Teknoloji

Twitter sadece bir Amerikan şirketinin ürünü mü?

Son haftalarda Twitter ile yatıp Twitter ile kalktık. Tabii ki, bir de YouTube var, onu da unutmamak gerekiyor. 17 Aralıktan sonra Başbakan, hükümet üyeleri ve onların yakınlarına yönelik iddiaların ve ses kayıtlarının yayıldığı ortam olan Twitter ve YouTube, seçime sayılı günler kala erişim engellemeleriyle karşılaşmıştı.

sosyal-medya-servisleri-060414

Twitter’a getirilen erişim engellemesi Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurular sonucunda verilen kararın ardından kaldırıldı. Bu kararın ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bakü’ye gitmeden önce yaptığı açıklamada şu sözleri söylemişti:

“Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymak zorundayız ama saygı duymak zorunda değiliz, saygı da duymuyorum. Bu karar birincil mahkemelere gidilmeden bu kararın verilmesi doğru değil. Usül yönünden Anayasa Mahkemesi’nin bunu reddetmesi gerekir. İkincisi özgürlükler yaklaşımından… Zira bu bir ticari şirkettir. Bu ticari şirketin ortada bir ürünü vardır. Sadece bu şirket de değil, Youtube’da, Facebook’da bir ticari şirkettir. Herkesin bu ürünü alıp almamak kendi özgürlüğüdür. Anayasa Mahkemesi’nde bunca bekleyen dosya varken, birincil mahkemelere başvurmadan, direkt kendilerine başvurmalarını ben doğrusu milli bulmuyorum. Amerikalı bir şirketin böyle bir savunusu yapılırken bizim milli değerlerimiz bir kenara konuldu. Başbakana hakarete varılıncaya kadar her türlü şey ortada. Buna yönelik adım atılmadan. İki gün içinde böyle bir adım atıldı. Alt mahkemelerin aldığı kararlar var. Bunları dikkate almıyorsunuz. O zaman farklı düşünüyoruz. Uyma zorunluluğu hasebiyle arkadaşlarımıza gerekli talimatı verdik, uyduk ama saygı duymuyoruz. Bu sadece bir yasaya uymaktır, burada bir hukku yok. Maalesef bir yasayı hukuka da aykırı olarak uygulamaya koymuşlardır. Bu karar alınırken ne ABD ne Fransa ne İngiltere ne İspanya’da verilen kararlar göz önüne alınmamış hemen alel acele ne adına nasıl yapılmıştır böyle bir karar alınmıştır. Daha fazla da konuşmaya gerek yok.”

Başbakan Twitter, YouTube ve Facebook’u Amerikalı şirketler olarak nitelendiriyor ve bunların çıkarlarının savunulduğu ve milli değerlerin bir kenara bırakıldığını söylüyor. Başbakan haklı, bu şirketlerin ve daha birçok sosyal medya şirketinin merkezi Amerika Birleşik Devletleri. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar bu şirketlerin ticari çıkarlarını korumaktan çok Türkiye vatandaşlarının temel haklarını güvence almaya yöneliktir. İster kabul edin, ister etmeyin; Twitter, Facebook gibi servisler her geçen gün giderek daha fazla insan için ekmek, hava, su kadar önemli bir hâl almıştır.

Geçmişte Facebook veya Twitter’ın modasının bir gün geçip geçmeyeceğini kendime sormuşumdur ve verdiğim cevapta hiçbir zaman geçmeyeceği şeklinde olmuştur. Çünkü bu servisler, kendilerinden yararlanan kullanıcıların hayatlarında önemli yer edinmiştir. Facebook sayesinde insanlar yakın çevrelerinde olan biteni yerlerinden kalkmadan, başkalarına soru sormadan, bizzat kullanıcıların rızasıyla paylaştıkları haberler, fotoğraflar ve videolarla öğrenme fırsatı sundu. Facebook dedikoduyu seven insanoğlu için, başkalarıyla fiskos yapmadan doğru bilgiye ulaşma fırsatı sundu. Twitter ise Facebook’tan biraz daha geniş çaptaki çevrede olan biteni tüm çıplaklığıyla, tabii ki bazen dezenformasyona da açık şekilde görme imkanı tanıdı. Tabii ki, hepsinden önemlisi, bu servisler sayesinde insanlar yakın çevreleriyle veya daha geniş kapsamdaki çevreyle etkileşime girme, düşüncelerini kolaylıkla yayma fırsatı edindi. Örneğin, en basitinden biz bile yayınladığımız haberleri, yazıları herhangi bir reklam maliyetine girmeden, Facebook ve Twitter üzerinden kolaylıkla yayma şansı edindik.

YouTube ise insanlara istediklerini seçme ve izleme imkanını sunmanın yanı sıra, bir TV kanalına çıkmaksızın, görüntü ve sesle düşünceleri, eserleri yayma fırsatı tanımıştır. Yine bir örnek verecek olursak, Teknoblog’un YouTube kanalı sayesinde her gün binlerce izleyiciye ulaşma, incelemelerimizi onlara izletme imkanına sahiptik. Bu da YouTube’un bize tanıdığı bir özgürlüktü.

Facebook, Twitter, YouTube gibi servisler iyinin yanında kötüye de hizmet sunuyor. Bu kaçınılmaz, çünkü bu servislere üye olan insanların niyetini ölçen bir değer yok. Sonuç olarak sosyal ağlar dezenformasyona, hakarete, aşağılık yayınlara, pornografiye de ev sahipliği yapıyor. İşte hükümetin de rahatsız olduğu nokta burası, burada yapılan yayınların milli değerlere hakaret ettiği öne sürülüyor; Twitter’ın ve diğer sosyal medya şirketlerinin bu gibi yayınlara önlem alması isteniyor. Ancak iyi gibi, kötü de subjektif bir kavramdır ve ırkçılık, şiddet, vb. genel kavramların dışında her olay veya düşünce kötü olarak değerlendirilmeyebilir. Dünya çapında faaliyet gösteren sosyal ağlar evrensel değerleri kabul ettikleri ve objektif olmaya çalıştığı içindir tüm bu yaşananlar…

Hükümetin Twitter, YouTube, Facebook gibi şirketlerin tavrını değiştirmesi zor olacak gibi görünüyor. En güzeli Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımızı sosyal medyanın kullanımı konusunda daha fazla eğitmek; bilinçli kullanımı yaygınlaştırmak.

Sosyal medyanın gerçek hayattan bir farkının olmadığını, nasıl gerçek hayatta bir insana doğrudan veya gıyabında istendiği şekilde küfür veya hakaret edilemeyecekse, bunların bir yaptırımı varsa, sosyal medya için de aynı şartların geçerli olduğunu; gerçek hayatta yalan söylemek, yanlış bilgi vermek ne kadar kötü bir şeyse, bunun sosyal medyada da geçerli olduğunu insanlara aşılamak gerekiyor.

Aslında okullarda bilinçli medya tüketimi konusunda seçmeli dersler var, müfredata sosyal medyayı da geniş kapsamda eklemek yerine olacaktır. En azından yetişen nesiller sosyal medyanın nasıl kullanılacağı noktasında daha bilinçli olabilirler. Ailenin ne güne durduğunu sorabilirsiniz, ancak kabul etmelisiniz ki, birçok aile için bunu öğretmek, bunun eğitimini vermek öncelik değil.

Karşılaşan ve kötü olduğu düşünülen herhangi bir içerik için şikayet mekanizmasını verimli bir şekilde kullanmaları konusunda onları yönlendirmek. Aslında Twitter, YouTube, Facebook ve diğer sosyal ağlar; kişi veya ülke çıkarlarını zedeleyen içerikler için çeşitli şikayet mekanizmaları sunuyor ve bunlar düzgün şekilde kullanıldığında, mahkeme kararına gerek olmaksızın içeriklerin yayından kaldırılması mümkün oluyor. Devlet her bir sosyal ağ için bu mekanizmaların nasıl kullanılacağı konusunda vatandaşlarını eğitebilir.

Öteki türlü, herhangi bir çaba sarfetmeksizin doğrudan site veya servisi mahkeme kararıyla engellemek bir şey çözmüyor. Zararlı olduğu düşünülen içerik sadece bize kapalı kalıyor, yurt dışında yaşayanlar veya DNS değiştirme veya VPN gibi yöntemlerle o içeriğe erişmeye çalışmak mümkün oluyor. Ayrıca insanların hareket alanı da büyük şekilde kısıtlanmış oluyor.

Twitter, Facebook, YouTube gibi servisler biraz da insanların gazının alındığı, tepkilerini öyle veya böyle dile getirerek rahatladıkları ortamlar. Bu ortamları kısıtlayıp basıncı artırmamak gerekir.