Manşetler

Teknoblog’dan 2011’in Özeti

2011, teknoloji dünyası açısından hareketli geçen, önemli olayların yaşandığı bir yıl oldu. Teknolojik ürün bakımından bolluk içinde geçen bir yıl olduğunu söylemek gerek. Türkiye de bu bolluktan 2011 yılı içinde daha fazla nasipler oldu. Yurtdışında lansmanı yapılan ürünlerin, lansmanlarının üzerinden bir ay geçmeden Türkiye’ye geldiğini, cihazları elimize alıp incelediğimizi gördük. 2011 bazı şirketler için yükseliş, bazıları içinse düşüş ile kapanan bir yıl oldu. Yine bu yıl, teknoloji dünyasının önemli bir kişiliğini yitirdik.

Geçtiğimiz perşembe günü yayınladığımız Teknoblog Podcast’te yılın önemli olaylarını yaklaşık bir saat boyunca tartışmıştık. Ancak bu bir saatlik vakti olmayanlar için o programda konuştuklarımıza odaklanacak şekilde geride kalan yılın önemli olaylarının özetini geçelim. Yazının devaamında, önemli gelişmelere sahne olan 2011 yılının bir özetini bulacaksınız.

Tabletlerin Yükselişi

Apple’ın 2010 yılının başlarında tanıttığı iPad, tablet segmentinde oyunun kurallarının yeniden yazılmasına yol açtı. İlk olmanın da avantajıyla Apple tablet segmentinde büyük bir hakimiyet kurdu. 201o yılında Apple’ın tabletine rakip olarak çıkan çeşitli ürünler gördük. Bunlar genellikle Android işletim sistemiyle çalışıyordu (bkz. Samsung Galaxy Tab). Ancak söz konusu Android işletim sistemi küçük ekranlı akıllı telefonlar düşünülerek hazırlandığı için bu tabletlerin iyi bir kullanıcı deneyimi sunduğunu söylemek zordu. Google, tabletlere özel Android versiyonunun çıkışı için 2011 yılını işaret etmişti.

Bu yılın başında düzenlenen CES 2011 ile birlikte gerçek anlamda Android tabletlerini görmeye başladık. Google’ın katkılarıyla geliştirilen Motorola Xoom, piyasaya çıkan Android 3.0 Honeycomb işletim sistemli ilk tablet olarak tarihe geçti. Xoom’un ardından Samsung, Acer, ASUS, Lenovo gibi üreticiler de Android Honeycomb ile çalışan ve içinde NVIDIA’nın çift çekirdekli Tegra 2 işlemcisini barındıran tabletlerini çıkardı. Bunların içinde Samsung’un Galaxy Tab 10.1, 8.9 gibi tabletleri incelikleriyle dikkat çekerken, ASUS’un Eee Pad Transformer ve Eee Pad Slider modelleri de klavyeli aksesuar ve tasarımlarıyla dikkat çekiyordu. HTC ise bu yılın başlarında duyurduğu Flyer modelinde Android Honeycomb yerine Gingerbread işletim sistemiyle çalışan bir yöntem tercih etti. Şirketin popüler HTC Sense kullanıcı arayüzünden yararlanmak istemesi bu adımın temel nedeniydi.

Apple cephesinde de 2010’un mart ayında çıkan iPad 2’yi gördük. Birinci nesil iPad’e göre farklı bir tasarıma sahip olan iPad 2’de aynı boyutlu, çözünürlüklü ekran korunurken, öne ve arkaya eklenen kameralarla kullanıcılara FaceTime üzerinden görüşme ve 720p video kaydı yapma fırsatı sunuldu. 2010’u tablet arenasında lider kapatan Apple, 2011’de çıkardığı bu ürünle de pazarın büyük bir kısmını elinde tutmasını bildi. Apple’dan arta kalan payı ise çoğu Android olmak üzere Windows 7 ve diğer sistemler paylaştı.

2011’in sonlarında çıkan ASUS Eee Pad Transformer Prime ise 2012 yılında göreceğimiz tabletlerde yer almasını beklediğimiz NVIDIA Tegra 3‘ü 2011 yılı içinde müşterilerle buluşturması açısından önem taşıyordu.

Nokia ve Microsoft’un Windows Phone Ortaklığı

2010 yılının ikinci yarısında Nokia’nın başına gelen eski bir Microsoft yöneticisi Stephen Elop, akıllı telefon pazarında iPhone ve Android’in gerisinde kalan Nokia’nın durumunu, mevcut Symbian ve MeeGo projelerini gözden geçirdi. Çalışanlarına “yanan bir platform” üzerinde durduklarını haber veren Elop, kendi yazılım çözümünü geliştirmeye uğraşmak ve bununla vakit kaybetmek yerine hazırdaki bir platformu kullanmanın iyi olacağı kanaatindeydi. Bu doğrultuda öncelikle Google ile Android’in kullanılması için görüşmeler yapıldı. Android’in kullanımı durumunda Google’ın ekseninde kalacağı hükmüne varan Finlandiyalı şirket rotasını Microsoft’a, Elop’un eski şirketine çevirdi. İki şirket arasında yapılan pazarlıklar sonucunda söz kesildi ve Nokia’nın akıllı telefon stratejisini Microsoft’un Windows Phone platformu üzerine kurmasına karar verildi.

İki şirket arasındaki ortaklık 11 Şubat 2011’de düzenlenen Nokia etkinliğinde duyuruldu. Stratejik ortaklık kapsamında Nokia bundan böyle Windows Phone işletim sistemiyle çalışan akıllı telefonlar üretecekti. Nokia’nın hâlihazırda geliştirme çalışmalarını yaptığı MeeGo, araştırma-geliştirme çalışmaları sırasında laboratuvar ortamı görecek bir işletim sistemi olacaktı. Symbian ise varlığını önümüzdeki birkaç yıl boyunca korumaya devam edecekti. Nokia, daha sonra yaptığı açıklamayla, Symbian platformunu en erken 2016’ya kadar destekleyeceğini belirtti. Bu işletim sistemiyle ilgili geliştirme ve destek çalışmalarını Accenture adlı bir şirkete devreden Nokia, yılın ikinci yarısında tanıtılan Symbian Belle işletim sistemini Nokia Belle olarak yeniden adlandırdı, diğer bir deyişle Symbian’ı fiilen öldürmüş oldu.

Nokia’nın ilk Windows Phone cihazlarının 2011’in son çeyreğinde çıkması için büyük gayret verildi ve sonunda ilk cihazlarla 26 Ekim tarihinde, Londra’da düzenlenen Nokia World etkinliğinde tanıştık. Nokia Lumia 800 ve Lumia 710 adlı bu cihazlardan ilki Avrupa ülkelerinde, ikincisiyse Uzak Doğu ülkelerinde başta olmak üzere dünya piyasalarına giriş yaptı. Nokia’nın sözünü verdiği tek MeeGo cihazı da Nokia N9 adıyla haziran ayında tanıtıldı. Farklı tasarımıyla dikkat çeken Nokia N9 üzerinde çalışan MeeGo Harmattan işletim sistemi sadece dokunmatik hareketlerle kontrol edilmesi bakımından oldukça kullanışlıydı. Nokia N9’un çıkışı MeeGo’nun geleceği hakkında soru işaretlerinin doğmasına neden olsa da, Nokia cephesine karar Windows Phone yönünde çoktan verilmişti.

Apple ve Samsung Arasındaki Davalar

2011 yılında çok fazla mahkeme haberi yaptık ve bunların büyük çoğunluğunu da Apple’ın rakiplerine karşı veya rakiplerinin Apple’a karşı açtığı davalar oluşturuyordu. Bu davaların çıkış noktasıysa patenlerdi. Özellikle Apple ve Samsung arasındaki davalar yılın genelinde gündemde fazlasıyla yer etti. Fitili, nisanın ikinci yarısında Samsung’a ABD’de dava açan Apple ateşledi. Cupertino şirketine göre Samsung, Galaxy serisi akıllı telefon ve tabletlerinin tasarımında ve bu cihazlarda çalışan kullanıcı arayüzünde kendi iOS cihazlarının tasarımını ve kullanıcı arayüzünü kopyalıyordu. Bu ağır suçlamayla açılan davaya Samsung yanıt vermekte gecikmedi ve farklı ülkelerde Apple aleyhine davalar açtı. Apple da bu davalara kendi davalarıyla karşılık verdi.

Olay öyle bir hâl aldı ki, Apple ile Samsung’un dünyanın birçok ülkesinde birbirlerine karşı açtıkları bir dava bulunuyordu. Bu davalar kapsamında çeşitli ülkelerde cihazların satışlarına ihtiyati tedbir konulması gibi talepler geldi. Özellikle Apple’ın Almanya ve Avustralya’da Galaxy Tab 10.1 tabletin satışına ihtiyati tedbir kondurtmaya çalışması bayağı bir büyüdü. Almanya’daki ihtiyati tedbir kararının öncelikle tüm Avrupa geneline uygulanabileceği kararı verildi, sonrasında karar sadece Almanya ile sınırlandırıldı. Samsung da Almanya’daki bu durumun etrafından sıyrılmak için Galaxy Tab 10.1’in tasarımında ufak değişiklikler yaparak onu Galaxy Tab 10.1N adıyla tekrar piyasaya sürdü ve Apple’ın şikayetlerine karşı koymayı başardı.

Avustralya’daki durum da benzerdi. Apple’ın ihtiyati tedbir kararını haklı bulan mahkeme ekim ayında Galaxy Tab 10.1’in bu ülkedeki satışına ihtiyati tedbir koydu. Olayı temyize götüren Samsung aralık ayı ortasında ihtiyati tedbir kararını kaldırtmayı başardı ve Galaxy Tab 10.1 bu ülkede resmen satışa sunuldu. Türkiye ise Apple ile Samsung arasındaki bu gelişmelerin uzağında kalacak şekilde Galaxy Tab 10.1’in rahatlıkla satın alınabileceği bir ülke oldu.

Google’ın Motorola Mobility’yi Satın Alması

2011 yılı içinde Android cihaz üreticilerine açılan birçok dava bulunuyordu. Bunların temelini ürettikleri Android cihazlarındaki çeşitli yöntem veya tekniklerin kullanım hakkının başka şirketler tarafından patentlerle koruma altına alınması yatıyordu. Yani, ortada patent ihlâlleri söz konusuydu ve ellerindeki teknolojinin izinsiz kullanıldığını gören patent sahipleri durumu mahkemeye taşıdılar. Android’in önderi konumundaki Google patent konusunda elini güçlendirerek iş ortaklarına daha fazla yardımcı olmak adına 2011 yılının ortalarında Motorola’nın mobil cihaz kısmını, yani Motorola Mobility’yi satın alacağını duyurdu. Böylelikle Motorola’nın elinde bulunan binlerce patent de Google’ın kontrolü altına ve dolayısıyla Android’in emrine geçecekti.

Google’ın diğer Android ortaklarına rakip olan bir şirketi satın alması kafasında Android ile ilgili çeşitli planların olup olmadığı hususunda şüphe uyandırdı. O sıralar Honeycomb’un kaynak kodunu açma konusunda isteksiz davranan Google bir de bu satın alma olayıyla gündeme gelince, arama devinin Apple tarzı bir yaklaşım mı izleyeceği yönünde sorular sorulmaya başlandı. Google ise bu şüpheleri bastırmak için çeşitli ortamlarda görüş belirtse de, şüphelerin tam anlamıyla giderildiğini söylemek zor. Bu arada Google’ın Android projesindeki büyük iş ortakları Samsung, Sony Ericsson, HTC ve LG gibi şirketlerin üst düzey yöneticilerinden satın alma kararını destekleyici mesajlar geldi.

HP’nin webOS Macerası

2010 yılının ilk yarısında Palm’ı satın alacağını duyuran HP, bu hareketi webOS işletim sistemi için yaptığını dile getirmişti. webOS işletim sistemiyle çalışan tablet ve akıllı telefonlarla mobil cihaz pazarında konumunu güçlendirmek isteyen şirket öte yandan webOS’i yazıcı gibi ürünlerde de kullanıp bu işletim sisteminden daha fazla verim almayı hedefliyordu.

HP’nin ilk webOS cihazları TouchPad tablet ve Pre 3, Veer akıllı telefonlar geçtiğimiz şubat başında tanıtıldı. Bu tabletlerin piyasaya çıkışıysa yaz aylarını buldu. HP’nin büyük umutlar bağladığı TouchPad tableti iyi bir performans gösteremeyince şirket belki de erken olarak değerlendirilebilecek bir karar verdi ve webOS tabanlı cihaz çalışmalarını durdurdu. HP’nin piyasaya çıkarmak için birkaç cihaz geliştirmekte olduğu söyleniyordu, açıklanan bu kararla brlikte cihazların hepsi daha ortaya çıkmada mezara gömülmüş oldu. HP, elinde kalan TouchPad tabletleri de büyük indirim kampanyalarıyla piyasaya sürdü ve ilginçtir ki, iyi bir satış grafiği yakaladı, tablet pazarında dikkat çekecek bir pay elde etti.

HP, webOS ile ilgili kararı yılın ilerleyen aylarında vereceğini belirtmişti. Açıklanan iptal kararıyla webOS’e ne olacağının açıklanacağı zaman arasında şirketin tepe yöneticisi değişti. Leo Apotheker gitti, yerine Meg Whitman geldi. Meg Whitman’ın gelişiyle şirketin mevcut olaylara bakış açısı değişti. webOS işletim sistemiyle ilgili karar açıklandığında HP Kişisel Sistemler Grubunun da ayrıştırılıp farklı bir kuruluş altında faaliyetlerine devam edeceği fikri ortaya atılmıştı. Whitman’dan sonra ilk önce bu fikir rafa kaldırıldı. Bu ay ortalarında açıklanan bir kararla da webOS’in Android gibi açık kaynak kodlu bir platform olmasına karar verildi. Üstelik HP, 2013 yılında yeniden webOS tableti üretebileceğini açıkladı.

Sony PlayStation Network Kesintisi

Sony, bu yılın ilk yarısında belki de tarihindeki en büyük belalardan biriyle uğraştı. Şirketin ürettiği PlayStation oyun konsolları tarafından erişilen, oyun ve multimedya içeriğinin indirildiği ve PS kullanıcılarının birbirleri arasında etkileşime geçmesine olanak sağlayan PlayStation Network’e nisan ayı ortalarında korsanlar tarafından saldırı düzenlendi ve milyonlarca kullanıcıya ait erişim bilgileri ele geçirildi. Saldırı sonrasında sunucuları kapatan ve PSN’i devredışı bırakan Sony durumla ilgili resmi bilgilendirmeyiyse günler sonra yaptı.

Sony PSN bir buçuk ay boyunca kapalı kaldı. Bu süre zarfında PlayStation kullanıcılar oyun veya indirilebilir içeriklere erişemedi, aralarında ağ üzerinden oyun oynayamadı. Mayıs ayının ortasıyla birlikte Sony PSN servisleri yeniden ayağa kaldırılmaya başlandı. Sony, meydana gelen bu kesinti nedeniyle etkilenen kullanıcılardan özür dilemek amacıyla bir paket hazırladı. “Yeniden Hoşgeldiniz” adı verilen bu paket kapsamında belirlenen oyunlar, içerikler veya abonelikler PSN kullanıcılarına ücretsiz olarak sunuldu. Sony’nin yaşadığı bu saldırı kendisi için çok pahalıya patladı. Ancak aynı zamanda şirketin güvenlik konusunda şimdiye kadar ne kadar zayıf olduğunu gösterdi. Saldırıdan sonra Sony’nin güvenlik işini çok daha ciddiye alıyordur.

BlackBerry İnternet Servislerinde Yaşanan Kesinti

RIM de Sony gibi önemli bir kesinti belasıyla uğraştı. Şirketin ürettiği BlackBerry akıllı telefonlarının internete bağlanmasını, e-posta trafiğini gerçekleştirmesini sağlayan BlackBerry İnternet Servislerinde geçtiğimiz ekim ayının başlarında önemli bir kesinti meydana geldi. Sony’nin yaşadığının aksine RIM’in kesintisi saldırıyla ilgili değil, sistemde yaşanan bir yazılım hatasıyla ilgiliydi. Şirketin İrlanda’da bulunan BIS sunucularının yazılımının güncellenmesi sırasında bir sorun yaşandığı dile getirildi. Sistemleri yedekli olan RIM’in BlackBerry servisleri, sistemler arasında geçiş yapılmasını sağlayan devre anahtarında meydana gelen sorun nedeniyle aksadı. Yedek sistemlere aktarılamayan veri trafiği sistemi kilitleyince milyonlarca BlackBerry kullanıcısı e-postalarına erişemedi veya internete giriş yapamadı.

Sorun Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Güney Amerika ve kısmen de ABD ve Kanada olmak üzere geniş bir coğrafyadaki BlackBerry kullanıcılarını etkiledi. Neyse ki, RIM kesintiyi birkaç gün içinde gidermeyi başardı ve sistemleri oldukça yüksek bir yüzdeyle normal seviyeye çekmeyi başardı. Şirketin eşbaşkanlarından Mike Lazaridis de YouTube üzerinden bir özür mesajı yayınladı. Ne var ki, meydana gelen birkaç günlük kesinti bile şirkete milyonlarca dolara maloldu. RIM’in BlackBerry cihazlarının kurumlar tarafından fazlasıyla kullanılıyor olmasını düşünecek olursak, bu kesinti birçok şirketin işlerinin aksamasına da yol açtı. Kesinti, BlackBerry platformundan kaçışların yaşanmasına neden oldu.

RIM, kesintiden etkilenen kullanıcıların gönlünü almak amacıyla bir telafi paketi hazırladı. Paket içinde BlackBerry App World’de paralı olarak satılan popüler uygulamalar yer alıyordu. Bu uygulamalar ekim ayının ikinci yarısından itibaren kademeli olarak BlackBerry App World üzerinden ücretsiz olarak sunulmaya başlandı.

Microsoft’un Skype’ı Satın Alması

2011 başlarında Skype’ın borsaya açılacağına dair bir beklenti vardı ve bu VoIP şirketi kendini daha kârlı göstermek adına çeşitli hamlelerin altına imza atıyordu. Ancak yılın ortalarına  doğru Google ve Facebook’un Skype’a göz diktiği şeklinde haberler çıkmaya başladı. Haberlere göre her iki şirket bu popüler VoIP servisini bünyesi altına katarak rekabette bir adım öne geçmek istiyordu. Ancak Microsoft bir son dakika sürpriziyle ortaya çıktı. Redmond’ın Skype’ı satın almak için yüksek bir teklifte bulunduğu dedikodusu çıktıktan kısa bir süre sonra da bu satın alma olayı resmiyet kazandı. Microsoft Skype’ı 8.5 milyar dolar karşılığında satın almıştı.

Satın alma sürecinin sonlanması 2011’in sonlarını buldu. Satın almanın Microsoft’un Windows, Windows Phone ve Xbox servislerine iletişim açısından avantaj kazandırması, yeni işlevler getirmesi bekleniyor. Bu arada Skype’ın Windows, Mac, Linux gibi masaüstü ve Android, iOS gibi mobil platformlardaki projelerinin de olduğu gibi devam ediyor.

Microsoft’un Windows 8’i Tanıtması

Microsoft’un bir sonraki büyük işletim sistemi projesi Windows 8 ile ilgili söylentiler ve sızıntılar 2010 yılında çıkmaya başlamıştı. 2011’in ilk yarısında da sızıntılar belirli bir düzeyde gelmeye devam etti. Nihayet Microsoft gelecek nesil işletim sistemiyle ilgili detayları eylül ayı ortalarında düzenlenen Build 2011 yazılım geliştirici konferansında açıkladı. Windows 8’in en büyük özelliği masaüstü ve dizüstü bilgisayarların yanı sıra tablet bilgisayarlarda da çalışacak şekilde düzenleniyor. Windows Phone’larda gördüğümüz Metro adlı kullanıcı arayüzü Windows 8 ile birlikte tabletlerde de kullanılır hâle gelecek.

Windows 8’in Intel ve AMD tarafından üretilen x86 tabanlı işlemci barındıran cihazlarda çalışacak bir versiyonunun bulunmasının yanı sıra ARM tabanlı cihazlarda çalışacak özel bir versiyonu da mevcut olacak. Windows 8, ARM desteğiyle daha fazla tablete veya taşınabilir bilgisayara girmeyi hedefleyecek. Bir platform için geliştirilen uygulamalar öteki platform için yeniden derlenmeden orada çalışamayacak. Windows 8’in Metro kullanıcı arayüzü tabletlerin yanı sıra masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda da kullanılabilecek. Ne var ki, tabletlerin Windows 8’in geleneksel Windows arayüzüne erişemeyeceği de belirtilenler arasında.

Windows 8’in tanıtılmasının hemen ardından yayınlanan Geliştirici Ön İzleme Sürümüyle yazılım geliştiricilere ve meraklı kullanıcılara Windows 8’in tadına bakma fırsatı sunuldu. Yılın ilerleyen zamanlarında ise Windows 8 ile birlikte hayata geçecek yazılım mağazası Windows Store ile ilgili detaylar açıklandı. Windows 8’in beta sürümünün Şubat 2012’de yayınlanacağı, bu beta sürümüyle birlikte Windows Store’un da beta formunda faaliyete geçeceği yılın sonlarına doğru kesinleşti. Microsoft’un Windows 8 işletim sistemini 2012’nin ikinci yarısında çıkarması bekleniyor. İlk etapta x86 versiyonunun çıkması, ARM versiyonunun ise 2013’te gelmesi bekleniyor.

Steve Jobs’un Ölümü

Apple’ın kurucusu Steve Jobs 2004 yılında pankreas kanserine yakalanmıştı. Geçen yedi yıllık süre boyunca Apple’ın CEO’su kanserle mücadelesini inişli çıkışlı bir serüvenle sürdürdü. Bu zaman zarfından iPhone ve iPad gibi devrimsel cihazların çıkışına imza atan Steve Jobs hastalığının ağırlaştığı belirli dönemlerde izne ayrıldı ve görevi Tim Cook’a devretti.

2010’da iPad’i ve iPhone 4’ü tanıtan, bunun yanı sıra iPhone 4’ün anten sorunuyla uğraşan Steve Jobs’un hastalığına dair kötü işaretler yılın başıyla birlikte yeniden ortaya çıktı. Bu nedenle Jobs yeniden tıbbi izne ayrıldı. İzin süresince yeniden yoğun bir tedaviye başlayan Apple CEO’sunun durumunun kötü olduğu ve birkaç aylık ömrünün kaldığı iddiaları bu sefer biraz daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Hatta Steve Jobs’un hastane çıkışında çekilmiş bir fotoğrafı medyaya sızdı ve bitkin hâli bu iddiaların daha da güçlenmesine neden oldu. Buna rağmen Jobs’u iPad 2 lansmanında ve WWDC 2011’in açılış konferansında görme şansını yakaladık.

Hazirandaki WWDC’nin ardından Steve Jobs’un durumunun daha da kötüleştiğini söylemek herhalde yanlış olmazdı. Beklenen zamanda Apple’ın başına dönmeyen Steve Jobs ağustos ayının ikinci yarısında yayınladığı kısa bir açıklamayla Apple’daki CEO’luk görevini bıraktığını ilân etti ve kendisinden sonraki isim olarak Tim Cook’u önerdi. CEO’luk görevinden ayrılan Steve Jobs yönetim kurulunda kalacak ve Apple’ın kararlarında söz sahibi olmaya devam edecekti. Ancak sağlık durumu buna izin vermedi ve 5 Ekim 2011 günü 56 yaşındayken hayata veda etti.

Steve Jobs 56 yıllık hayatına birçok şey sığdırdı ve ölümünün hemen ardından çıkan Walter Isaacson imzalı biyografiyle dolu geçen bu hayatın detaylarını okuma fırsatı bulduk. Steve Jobs’un ölümü sadece kendi ülkesi ABD’de değil, Apple ürünlerinin girdiği dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde büyük bir üzüntüyle karşılandı. Teknoloji dünyası bir dahisini, çok erken yaşta, daha yapacağı çok şey varken kaybetti.