İncelemelerManşetler

Teknoblog İncelemesi: Apple iPad – Galeri

Apple iPad kimine göre büyük boyutlu bir iPod touch, kimine göreyse gelecekte netbook’ların yerini alacak devrim niteliğinde bir alet. Elimize geçen iPad 64 GB WiFi modelini inceleyerek sizin beğeninize sunuyoruz.

iPad’in kutusunu heyecanla açtık fakat içerisinden çıkanlar bizi pek tatmin etmedi açıkcası. Kutunun içinden sadece bir şarj aleti ve USB  kablosu var. Kalan bütün aksesuarlara ekstra bir ücret karşılığında sahip olabiliyorsunuz. Biz bunları bir kenara bırakıp aleti incelemeye başlayalım.

iPad elinize aldığınızda fark etmeniz gereken ilk şey O’nun ne kadar ince ve hafif olduğudur. Eğer bir karşılaştırma yapmak gerekirse çoğu netbook’tan daha hafif ve daha kolay taşınabilir olduğunu söyleyebiliriz. iPad’in dışını biraz daha  incelerseniz bizce büyük bir eksi puan olan USB girişinin olmadığını, onun yerine sadece 3.5mm’lik kulaklık girişini ve Apple’ın 30 pinlik klasik bağlantı girişini göreceksiniz.

Sıra iPadin içeriğini incelemeye geldiğinde açma-kapama tuşunun iPhone ile aynı yerde, sağ üstte olduğunu göreceksiniz. Oraya bastığınız zaman sizi iPod touch ve iPhone ile aynı açılış ekranı karşılayacaktır. Klasik bir şekilde parmağınızla bir kaydırma hareketi yaparak iPad’in tuş kilidini kolaylıkla açabilirsiniz. Karşınıza çıkanın muhteşem bir ekran olduğunu göreceksiniz. iPad’in ana ekranının iPhone’dan aşina olduğumuz bir yapıya sahip. Uygulamaları iPhone’daki gibi tek parmağınızla kontrol etmeniz ve ikonların yerlerini değiştirebilmeniz mümkün.

Gözümüze çarpan ilk uygulama Safari oluyor. Safari’yi açtığımız zaman diğer cihazdakilere göre daha büyük ve biraz daha farklı bir Safari’nin sizi karşıladığını göreceksiniz. Adres yazma yerine tıkladığınızda ekranın altından çıkan bir sanal klavye ile kolaylıkla yazı yazabilirsiniz. Ekranı 90 derece yana çevirdiğinizde bu klavye biraz daha büyüyüp evinizdeki normal bir notebook klavyesiyle aynı boya geliyor. Merakımızı gidermek için Adobe Flash kullanan bir siteye giriyoruz, fakat iPhone ve iPod touch’daki gibi iPad’de de Flash Player desteğinin olmadığını anlıyoruz. USB girişinin olmaması gibi bu da bizce büyük bir eksiklik,  ancak onun yerine parmaklarınızla açma kapama ve aşağı yukarı hareketi  yaparak kolayca kontrol edebileceğiniz büyük bir ekran var.

Safari’yi kapatıp iPod u açtığımız zaman bizi bilgisayardaki iTunes tarzına sahip bir arayüzü olan bir iPod uygulaması karşılıyor. İlk denediğimiz olay iPad’i sağa yatırarak Cover Flow özelliğinin olup olmadığına bakmak oluyor, ancak bu hevesimiz de kursağımızda kalıyor çünkü sadece ekranın yataya döndüğünü görüyoruz.

Hayal kırıklığıyla kapadığımız iPod uygulamasından sonra yeni bir uygulama açıyoruz. Bu uygulama ise video uygulaması…  Eski sistemlerde iPod’un içinden izleyebildiğiniz filmlerin artık kendine ait bir uygulaması olduğunu görüyoruz. Ama her zaman olduğu gibi iPad’de de film izlemek için belirli bir formatta dosya atmanız gerekiyor. Cihaza Michael Jackson’ın “This Is It” adlı filmini attığımızda ekranın gerçekten yazılanlardaki gibi 720p HD video formatını desteklediğini görüyoruz.

Ana ekranda bir klasik olan Photos (Resimler) uygulamasını açtığımızda iPhone’dakine göre biraz daha farklı bir program karşılıyor bizi. Programda  fotoğraflarınızı “albümler” ve “bütün kitaplık” olarak iki farklı şekilde görüntüleyebiliyorsunuz. Ayrıca slayt animasyonuyla etkileyici fotoğraf gösterileri yapmak mümkün.

Bu yazıyla iPad’in gözümüze çarpan en önemli detaylarını size aktarmış olduk. iPad’den kareleri aşağıdaki galeride bulabilirsiniz.

Galeri: Teknoblog’dan iPad incelemesi
[nggallery id=311]