Japonya’nın iki otomotiv devi Nissan ve Honda, birleşme görüşmeleriyle dünya otomotiv gündeminin merkezinde yer alıyor. Nikkei gazetesinin haberine göre, bu birleşme ile iki şirketin elektrikli araç (EV) pazarında artan rekabet baskısına karşı daha güçlü bir konuma gelmesi hedefleniyor. Birleşme gerçekleşirse, yıllık üretim kapasitesine göre dünyanın üçüncü en büyük otomotiv üreticisi ortaya çıkacak. Ne var ki, bu plan, eski Nissan CEO’su Carlos Ghosn’un sert eleştirileriyle karşı karşıya.
Ghosn, birleşme fikrini “panik halindeki bir şirketin umutsuz çabası” olarak nitelendiriyor. Ona göre, Nissan ve Honda arasında anlamlı bir sinerji yaratmak neredeyse imkânsız. Ghosn, “İki şirketin ürün yelpazesi ve pazar hedefleri büyük ölçüde örtüşüyor. Bu nedenle, birleşmenin gerçek bir değer yaratması oldukça zor,” ifadelerini kullanıyor. Ghosn’un bu açıklamaları, iki şirketin birleşmesinin sadece yüzeysel bir çözüm olduğu yönündeki eleştirileri artırıyor.
Sinerji eksikliği ve stratejik riskler
Ghosn, Nissan ve Honda’nın birbirine benzer stratejiler izlediğini ve bu durumun birleşmeyi daha da karmaşık hale getirdiğini belirtiyor. “Birleşmenin mantıklı bir temele dayandığını söylemek güç. Şirketler arasında önemli bir tamamlayıcılık bulunmuyor,” diyen Ghosn, özellikle Honda’nın çevre dostu teknolojilere yoğunlaşmasıyla Nissan’ın geride kalan elektrikli araç stratejisi arasındaki farklara dikkat çekiyor. İki şirketin mevcut iş yapış şekilleri ve uzun vadeli hedefleri, birleşmenin başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Ghosn’un eleştirileri yalnızca stratejik eksikliklerle sınırlı değil. Ona göre, birleşme görüşmeleri Japon hükümetinin doğrudan desteğiyle şekilleniyor. Ghosn, bu durumun, Nissan’ın ekonomik sorunlarının hükümet tarafından çözülmeye çalışıldığına işaret ettiğini öne sürüyor. “Bu birleşme, Nissan’ın kısa vadeli sorunlarına bir pansuman, Honda’nın ise uzun vadeli vizyonuna bir yük olabilir,” sözleriyle iki şirketin birleşmesinin asıl amacına dair eleştirilerini dile getiriyor.
Nissan, özellikle son yıllarda finansal anlamda zor günler geçiriyor. Satışlarındaki düşüş, şirketin kârlılığını önemli ölçüde azalttı. Çinli elektrikli araç üreticileri gibi yeni rakipler, Nissan’ın pazar payını daha da daraltmış durumda. Buna ek olarak, 9.000 kişilik işten çıkarma planı ve bu yıl hisse değerlerinde yaşanan %20’lik düşüş, şirketin zorlayıcı bir süreçten geçtiğini ortaya koyuyor. Honda ise çevre dostu araçlara yönelik yatırımlarını hızlandırmış olsa da bu hedeflerin gerektirdiği kaynakların sürdürülebilirliği konusunda zorluklarla karşı karşıya.
Elektrikli araç pazarında Çinli üreticilerin baskınlığı giderek artıyor. Özellikle BYD gibi şirketler, fiyat avantajları ve teknolojik üstünlükleriyle küresel pazarda ciddi bir etki yaratıyor. Japon otomobil devleri, bu durum karşısında iş birliklerini artırmayı planlasa da stratejik uyumsuzluklar, başarı şansını olumsuz etkileyebilir.
Ghosn’un gölgesinde birleşme tartışmaları
Carlos Ghosn’un geçmişi de birleşme tartışmalarına ayrı bir boyut katıyor. Ghosn, 2018 yılında Japonya’da mali suçlarla itham edilmiş ve tutuklanmıştı. 2019’da ülkeyi terk eden Ghosn, o dönemden bu yana hem Japon hükümetini hem de Nissan’ı sert bir şekilde eleştiriyor. Ghosn’un birleşmeye dair yaptığı açıklamalar, Nissan’ın yönetsel sorunlarına ve yanlış kararlarına vurgu yaparak tartışmaların daha da derinleşmesine neden oluyor.
Nissan ve Honda’nın birleşme planları, yalnızca şirketler arasındaki sinerji eksikliğini değil, aynı zamanda otomotiv sektöründeki değişen dengeleri de gözler önüne seriyor. Ghosn’un sert eleştirileri, bu tür birleşmelerin yalnızca yüzeyde kalan çözümler olduğunu ve daha köklü stratejik değişimlerin gerekliliğini işaret ediyor. İki dev şirketin bu süreçte nasıl bir yol izleyeceği, yalnızca otomotiv dünyasını değil, küresel ekonomik dengeleri de yakından etkileyecek.