NASA, insanoğlunun evrendeki yerini ve geçmişini anlama arayışında önemli bir kilometre taşını daha geride bıraktı. Uzay ajansı, birkaç aydır zorluklarla açmaya çalıştığı asteroid Bennu’dan alınan örneklerin konteynerine nihayet erişebildi. Geçtiğimiz hafta, Touch-and-Go-Sample Acquisition Mechanism (TAGSAM) adı verilen örnek alma mekanizmasının içindekilerin yüksek çözünürlüklü görüntüsünü yayınladı. Bu görüntü, OSIRIS-REx uzay aracının asteroidin yüzeyinden kazıdığı toz ve kayaları detaylı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Görüntü o kadar büyük ki, örneğin en ince detaylarına kadar yakınlaşarak incelemek mümkün. NASA’nın resmi internet sitesi üzerinden tam boyutlu haline erişilebilir. Bilim insanları için çalışmalarını gerçekleştirecekleri bolca materyal mevcut. OSIRIS-REx ekibinin üyelerinden Lindsay Keller geçtiğimiz Eylül ayında, mikroanalitik tekniklerden faydalanarak “neredeyse atomik ölçeğe kadar parçalayacaklarını” ifade etmişti. 4.5 milyar yıl yaşında olduğu tahmin edilen Bennu asteroidi, güneş sisteminin oluşumu ve hayatın yapısının ilk nasıl Dünya’ya geldiği hakkında ipuçları taşıyor olabilir.
Bennu’dan gelen örneklerde hayatın ipuçları
Bilim insanları, TAGSAM’ın dışında bulunan fazladan materyalde zaten karbon ve su izlerini keşfettiler. En az 60 gram regolit (asteroid yüzey malzemesi) almayı umut ederken, OSIRIS-REx ekibi beklenenden daha fazlasını, yani “bonus” materyal olarak nitelendirilen örnek donanımı üzerinde biriken 70.3 gram malzemeyi toplamayı başardı. NASA, örneğin bölümlerini analiz etmek için önümüzdeki iki yıl boyunca zaman harcamayı planlıyor, ancak örneğin çoğunluğu gelecekteki çalışmalar için saklanacak ve diğer bilim insanlarıyla paylaşılacak.
Bu tarihi an, insanoğlunun uzaydaki bilgisini derinleştirdiği ve uzak bir geçmişe dair sırları gün yüzüne çıkardığı bir döneme işaret ediyor. Bennu’dan getirilen örnekler, güneş sisteminin en eski dönemlerinden sağlam bir şekilde kalmayı başarmış nadir malzemeleri barındırıyor ve bu örneklerin analizi, bu eski zamanlardan beri saklanan sırları bizlere açabilir. NASA’nın bu başarısı, sadece bilimsel bir ilerleme değil, aynı zamanda uzay araştırmalarının geleceğine dair umut veren bir gelişme olarak da kabul ediliyor.