ManşetlerTeknoloji

WordPress’in geleceği Matt Mullenweg’in elinde: WP Engine ile gerginlik büyüyor

wordpress

WordPress’in kurucusu Matt Mullenweg, son haftalarda yaptığı açıklamalarla WordPress’in geleceğinde söz sahibi olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Hem WordPress.com’un hem de ana şirketi Automattic’in başında olan Mullenweg, aynı zamanda WordPress.org projesini ve platformun ticari haklarını yöneten vakfı da kontrol ediyor. Ancak bu güç konsolidasyonu, özellikle üçüncü parti bir WordPress hosting hizmeti olan WP Engine ile yaşadığı anlaşmazlıkla daha da tartışmalı hale geldi.

Mullenweg, WordPress’in uzun vadeli sağlığını korumak adına bu yapının önemli olduğunu savunuyor. WordPress.org’un, ticari bir kuruluş olan Automattic’ten bağımsız olarak açık kaynak kodlu bir platform sunduğunu belirten Mullenweg, The Verge sitesine verdiği mülakatta, bu bağımsızlığın platformun ticari çıkarlar için kullanılmasına izin vermeyeceğini söylüyor. Özellikle WP Engine’in WordPress markasını kullanmasıyla ilgili yaşanan gerilim, bu dengenin nasıl bozulduğunu gösteriyor.

WP Engine ile yaşanan anlaşmazlık

Mullenweg, WP Engine’in WordPress ekosistemine yeterince katkı yapmadığını iddia ediyor. Ona göre, WP Engine gibi şirketlerin WordPress’in açık kaynak topluluğuna katkı yapması bir zorunluluk olmasa da etik bir sorumluluk. WP Engine’in, Automattic’in sahip olduğu WooCommerce eklentisini “hackleyerek” Automattic’e ait komisyonları çalmaya çalıştığı iddiası ise bu tartışmayı daha da derinleştiriyor. WP Engine bu suçlamayı reddederken, Mullenweg şirketin WordPress’in açık kaynak kodunu “bozarak” kullandığını ve ticari çıkarlarını platformun gelişimine katkı sağlamadan büyüttüğünü öne sürüyor.

Mullenweg, WP Engine’in “WordPress” ismini ticari amaçlarla kullanarak Automattic’in ticari markasını ihlal ettiğini savunuyor. Bu tartışmaların ışığında, WordPress.org sunucularına WP Engine’in erişimi kesildi ve müşterileri WordPress temalarını ve eklentilerini güncelleyemez hale geldi. Mullenweg, WordPress’in açık kaynaklı ve ücretsiz olmasına rağmen başarılı projelerin topluluğa geri vermesi gerektiğini vurguluyor ve WP Engine’in buna yeterince katkıda bulunmadığını ifade ediyor.

Mullenweg, topluluğa yönelik çağrılarında WP Engine’i boykot etmelerini, bu hizmeti kullanmayı bırakmalarını istedi. Hatta WP Engine’i “WordPress ekosistemine zarar veren bir yapı” olarak nitelendirdi. Bu durum, yalnızca WP Engine’in değil, WordPress ekosistemindeki diğer projelerin de nasıl etkileneceği konusunda belirsizlikler yaratıyor.

Mullenweg’in WP Engine’e karşı yürüttüğü kampanya, yalnızca ticari bir anlaşmazlık değil, aynı zamanda açık kaynak dünyasında kuralların nasıl şekilleneceği konusunda önemli soruları da gündeme getiriyor. WP Engine, Automattic ve Mullenweg’i “aşırı taleplerle” baskı kurmakla suçlarken, Mullenweg bu süreçte ticari markaların doğru kullanımı konusunu ön plana çıkarıyor. Automattic, WP Engine’in yaptığı “yanıltıcı değişiklikleri” gerekçe göstererek WordPress isminin kullanımıyla ilgili kurallarını değiştirdi ve bu değişikliklerin WP Engine’i hedef aldığını açıkça belirtti.

Automattic’in çözüm önerisi olarak sunduğu yedi yıllık anlaşma, WP Engine’in elde ettiği gelirlerin yüzde 8’ini WordPress ve Automattic’in WooCommerce ticari markalarını kullanma hakkı karşılığında ödeme şartı içeriyordu. Ancak Mullenweg, WP Engine’in “yanıltıcı davranışları ve yetersizliği” nedeniyle bu anlaşmanın artık masada olmadığını belirtti.

Bu anlaşmazlık, WP Engine’in Automattic ve Mullenweg’e karşı açtığı davayla daha da büyüdü. WP Engine, Mullenweg’i “açgözlü talepler” öne sürmekle suçlarken, Mullenweg’in “savaşa hazırlandığı” iddia ediliyor. WP Engine, Mullenweg’in kendilerine baskı kurmak amacıyla başka WordPress hosting hizmetlerini önerdiğini ve bu süreçte ticari avantaj sağlamaya çalıştığını iddia ediyor.

Son olarak, bu gerilim yalnızca ticari haklarla sınırlı kalmadı. Automattic’in iç yapısında da çalkantılar yaşandı. WordPress’in icra direktörü Josepha Haden Chomphosy’nin ve 150’den fazla çalışanının, Mullenweg’in WP Engine’e karşı izlediği politikayı desteklemedikleri için şirketten ayrıldığı bildirildi.

Bu dava nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, WordPress’in geleceği ve açık kaynak topluluğunun yapısı üzerindeki etkileri uzun süre tartışılacak gibi görünüyor. Automattic’in WordPress üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırdığı bu süreç, platformun bağımsız ve açık kaynaklı yapısına dair soruları da beraberinde getiriyor.