Hollanda merkezli araştırmacıların laboratuvar ortamında yetiştirilen kök hücreleri kullanarak oluşturdukları kıymadan hazırlanan hamburgerin tadımı Londra’da düzenlenen bir medya etkinliğiyle gerçekleştirildi. Maastricht Üniversitesi’nden Dr. Mark Post’un öncülüğünde gerçekleştirilen etkinlik sentetik et tüketiminin yaygınlaşmasında önemli bir aşama olarak değerlendiriliyor. Sentetik et sayesinde gelecekte yaşanması muhtemel çevresel ve zirai krizlerin etkisinin minimuma indirilmesi hedefleniyor.
141 gramlık kültür hamburgerinin hazırlanmasında ineklerin kök hücresinden elde edilen 20 bin protein lifi kullanıldı. Hafta sonunda hazırlanan lifler pazartesi sabahı derin dondurucudan çıkarıldı. 325 bin dolara mal olan hamburgerin tüm maliyetini ise Google’ın kurucularından Sergey Brin üstlenirken, bugünkü tadım etkinliği Post için beş yıllık çalışmasının zirve noktalarından biri olma özelliğini taşıyor.
Etkinlikte konuşan Post günümüzdeki et tüketiminin maksimum seviyede olduğunu ve önümüzdeki 40 yıllık dönemde arzı talebi karşılamayacak hale geleceğini belirtirken, bir alternatif oluşturmanın kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Özel hamburgerin tadımını ise gönüllü olarak bu işe talip olan Avusturyalı araştırmacı Hanni Rutzler ve ABD’nin Chicago şehrinde yaşayan yemek yazarı Josh Schonwald gerçekleştirdi. Hamburgerin doğal bir tadı olduğunu belirten Rutzler ve Schonwald, bazı orijinalliklerin var olduğunu dile getirmeyi ihmal etmediler.
Dokunun daha yumuşak olmasını beklediklerini söyleyen Rutzler; yağ tadının eksik olduğunu, ancak yine de bir aromanın tadıldığını ifade etti. Post laboratuvar ortamında hazırladığı kıymanın oluşumu esnasında kendisini en çok zorlayan şeylerden biri olarak sentetik yağın gelişimi olduğunu belirtti.
Post çalışmasında ineklerin omuzlarından elde edilen kas onarıcı kök hücrelerden faydalandı. Bir adale serumuna yerleştirilen hücreler önce kas liflerine ayrılıyor, ardından da kademeli olarak birleşiyor. Hücrelerin kendi işlerini gördüğünü söyleyen Post, kendilerinin sadece gereken koşulları sağladığını dile getirdi.
Yüksek maliyetleri, düşük üretim hacmini ve tüketici tadını sentetik etin yaygınlaşmasının önündeki temel engeller olarak niteleyen Post, sentetik etin raflara gelişi için 10 ila 20 yıllık bir süreyi işaret etti. Bilim adamı sentetik etin uzmanlar tarafından öngörülen et krizinin etkisini azaltmada önemli bir rol oynayacağına dair inancını koruduğunu söyledi.
Birleşmiş Milletler tarafından gerçekleştirilen son projeksiyonlara göre 2050 yılında dünya nüfusu 9.6 milyara ulaşacak. Bu artışın da küresel gıda arzında, özellikle et arzında, ekstra bir yük oluşturması bekleniyor. Daha önce nüfusa paralel biçimde artan et tüketimi 1957’de 70 milyon tonken 2007’de 268 milyon tonu bulmuştu. Özellikle Çin ve Hindistan gibi pazarlarda orta sınıfın gelişmesinin et tüketimini biraz daha artıracağı tahmin ediliyor.
Bazı araştırmacılar önümüzdeki 50 yılda artan nüfusa paralel olarak gıda tüketiminin mevcut düzeyin iki katına çıkacağını öngörürken; iklim değişikliği, yüksek şehirleşme ve kısıtlı su kaynakları nedeniyle geleneksel tarım yöntemleriyle bu tüketimi karşılamanın zor olacağına dikkat çekiyor. Aralarında Post’un da bulunduğu bir grup araştırmacıysa bu sorunun çözümü için sentetik eti öneriyor. 2011 yılında Oxford Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir çalışma sentetik etin mevcut et üretiminde kullanılan alanın yüzde birine, suyun ise yüzde dördüne ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor. Sentetik etin mevcut yöntemlerin oluşturduğu sera etkisini yüzde 96 oranında azaltması ve yüzde 45 daha az enerji tüketmesi de bu araştırmanın ilginç sonuçları arasında göze çarpıyor.
Yine de, eleştirmenler Post’un yönteminde hayvanlardan elde edilen genetik materyallere ihtiyaç duyulduğunu vurgularken, safkan sentetik bir çözümün mümkün olup olmadığı şu an için belirsizliğini koruyor. Post’un kullandığı miyosatolit hücrelerin sürekli olarak kendini yenileyemiyor olması sürekli bir inek dokusu tedariğini zorunlu kılıyor.
Post’un çalışmaları özellikle vejateryen grupları ve hayvan hakları savunucuları tarafından dikkatle takip ediliyor. Söz konusu gruplar Post’un çalışmaları için henüz somut bir yorum yapmazken, çeşitli ülkelerin devlet kurumları da süreci ilgiyle izliyor. Sentetik et çalışmasının güvenilirliğiyle ilgili endişeleri anlayışla karşılayan Post, yine de, ortada herhangi bir riskin oluşabileceğini varsaymak için somut bir nedenin olmadığını dile getirdi ve kendi çalışması sonucunda ortaya çıkan ürünün mevcut doğal et ürünlerine kıyasla daha güvenilir olabileceğini iddia etti. Post ineklerden kök hücresi alınırken hayvanların acı çekmediğinin de özellikle altını çizdi ve sentetik etin etkin bir biçimde pazarlanabileceğini sözlerine ekledi.
İlgili >> The Verge