BilimManşetler

Kafein tüketimi enflamasyonu engelliyor olabilir

kafein tüketimi

kafein tüketimiKafein tüketimi yaşla birlikte giderek daha da kötü bir hâl alan enflamatuvarları bastırmakta yararlı olabilir. Kafeinin bağışıklık hücreleri üzerindeki etkilerini konu alan araştırmanın sonuçları, kahvenin tip 2 diyabetten kardiyovasküler hastalığa ve hatta bunamaya kadar her şeyi önlemekte nasıl yardımcı olduğunu açıklama konusunda yardımcı olabilir.

Kafein, kahve ve daha sağlıklı bir yaşam arasında ilişki bulan birçok araştırma bulunuyor. Ancak bununla birlikte kahvenin, daha doğrusu sıcak kahvenin belirli kanser risklerini artırdığına dair iddialarda bulunan araştırmalar da mevcut. Yayınlanan bu son araştırma ise kafeinin bağışıklık sistemini tam olarak nasıl etkilediğini mercek altına alan ender çalışmalardan bir tanesi olarak dikkat çekiyor.

Kafeinin adenozin olarak bilinen bir molekülün etkilerini engellediği bir süredir biliniyor. Hatta kafeinin insanları uyanık tutmayı beyin hücrelerinde adenozin alıcılarını engelleyerek gerçekleştirdiği düşünülüyor. Nature Medicine dergisinde yayınlanan makaleye göre ise vücut genelinde, adenozinin engellenmesi iltihaplı molekülleri üreten metabolik yolları da engelleyebilir.

Stanford Üniversitesi profesörü ve araştırmanın kıdemli yazarlarından Mark Davis, birçok insanın içtiği, daha doğrusu içmeyi sevdiği bir içeceğin doğrudan avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasının kendileri için şaşırtıcı olduğunu söyledi. Bilim insanı ve meslektaşları kafeinin daha sağlıklı bir yaşama katkı sağladığını kanıtlamış olmasa da, bunun mümkün olduğuna dair önemli bir işaret elde etmiş oldular. Davis, kafein tüketimi ve uzun ömür arasında bir ilişki olduğunu gösterdiklerini, laboratuvar testleri sayesinde bunun mümkün olabileceğine dair güçlü kanıtlar elde ettiklerini dile getirdi.

Aslında bu araştırma başlangıçta yaşlılığa odaklanıyormuş. Stanford ve Bordeaux Üniversitelerinden araştırmacılar, uzun vadeli araştırma çalışması kapsamında 114 gönüllü kişinin genlerini analiz ettiler. Bilim insanları genetik kodun kendisiyle ilgilenmezken, insanların protein üretirken hangi genleri kullandığına odaklanmışlardı.

Araştırmacılar, 60 ile 89 arasındaki yaşlı insanların enflamazom olarak adlandırılan, karmaşık yapıdaki bağışıklık moleküllerinin üretimini artırmaya meyilli olduklarını saptadılar. Enflamazom, bağışıklık sisteminin en büyük silahlarından bir tanesi olan, interleukin 1 beta veya IL-1B’yi etkinleştiren hücre içindeki bağışıklık proteinlerinin kümesi olarak nitelendiriliyor. Bu, enfeksiyonla mücadelede önemli olan bir molekül, ancak bundan çok fazla miktarda olması kalp krizi, kanser veya Alzheimer gibi kronik hastalıklarla ilişkilendiriliyor.

Araştırmada yer alan yaşlı insanlar genelinde, 12 tanesinin bu enflamatuvar moleküllerini daha fazla miktarda oluşturduğu, 11 tanesinde ise oluşumun daha az miktarda olduğu gözlendi. Daha az enflamatuvarlı grubun daha sağlıklı olduğu, ayrıca daha düşük kan basıncı, daha esnek arterler ve 90 yaşını geçen daha fazla akraba sahipliği gibi niteliklere de sahip olduğu saptandı.

Ayrıca düşük enflamatuvar seviyesine sahip kişilerin kanlarında dolaşan; aralarında adenin ve adeninin bir şeker molekülüne tutunmuş hâli olan adenozinin de bulunduğu arızalı DNA ve RNA ürünü seviyelerinin de daha düşük olduğu ortaya çıkarıldı. Adenin ve adenozin gibi moleküllerin enflamazomları uyardığı biliniyor. Bunların seviyesinin az olmasının, söz konusu grubun sağlıklı olmasıyla ilişkili olduğu düşünülüyor. Bu arada, laboratuvar ortamında farelere yapılan testlerde, bu arıza ürünlü hücrelere tedavi uygulanmasının daha fazla enflamatuvar molekül üretimine neden olduğu, dolayısıyla farelerde daha yüksek kan basıncının gözlendiği de belirtiliyor.

Kafein tüketimi işte bu noktada devreye giriyor. Kafeinin beyinde adenozinin etkilerini engellediği biliniyor. Bilim insanları bu şekilde uyanık kaldığımızı düşünüyor. Araştırmacılar, kafeinin bağışıklık hücrelerinde de adenin ve adenozinin etkilerini engelleyebileceğini, bunların enflamasyona yol açma yeteneklerini azaltabileceğini düşünüyor. Gerçekleştirilen bir ankete göre, daha sağlıklı görünen grupta yer alan üyeler kahve, kola veya çay gibi kafeinli içecekleri daha fazla tüketti. Sonuç olarak, kanda daha yüksek oranda kafein veya diğer kafein türevi maddenin bulunmasının IL-1B gibi enflamatuvar moleküllerin üretiminin düşmesiyle ilişkili olduğu düşünülüyor.

Bilim insanları adenin veya enflamazomu tetikleyen diğer moleküle tedavi uygularken, kafeini çeken hücreler daha düşük seviyede enflamatuvar molekül üretimi gerçekleştirdi. Araştırmacılar kafeinin enflamasyonu tam olarak nasıl etkilediğini eksiksiz biçimde açıklamış değiller. Bununla birlikte sonuçlar da, henüz kafein tüketiminin tavsiye edilmesi için yeterli zemin oluşturmuyor. Her ne olursa olsun, her gün kahve tüketen insanlar için bu araştırmanın sonuçları iyi bir haber niteliği taşıyor olmalı.