iPad 2010 yılının başından, bundan altı yıla yakın bir süre önce Steve Jobs tarafından tanıtıldığında, bu ürünün “post-PC”, yani Türkçe deyimiyle “PC sonrası” olarak adlandırılan yeni bir dönemi başlattığı iddia edilmişti.
iPad’in gerçekten de yeni bir çığır açtığı su götürmez gerçek. iPad’in çıkışıyla birlikte “tablet” gerçek anlamda bir elektronik ürün sınıfı olarak ortaya çıktı. iPad bu sınıfın lideri olarak birçok tabletin de çıkışına öncülük etmiş oldu.
iPad ile birlikte kullanıcıların yepyeni deneyimlere kavuştuğunu gördük. Dergi, gazete ve kitap okumak iPad ile daha keyifli ve verimli hâle geldi. İnsanlar evlerinde yığınla gazete, kitap veya dergi biriktirmekten kurtuldu. Tablet TV izlemek, film izlemek için bir numaralı cihazlar hâline gelmeye başladı. Çocuklara özel birçok tablet uygulaması ve etkileşimli kitap çıktı. İş dünyasında da iPad’in kullanıldığı birçok uygulamayı gördük. Lokantalarda bile kağıt menülerin yerini iPad’lerin aldığına tanık olduk.
iPad birçok kişinin, özellikle orta yaş ve üstü kesimin teknolojiyle tanışmasına da öncülük etti. Ergonomik boyutları, büyük ekranı ve sezgisel, kolay öğrenilebilir kullanıcı arayüzü sayesinde iPad birçok evde bulunan bir elektronik ürün hâline geldi. Öyle ki, gerçekten post-PC nitelendirmesini doğru çıkaracak şekilde, evlerde bilgisayarın bulunmadığını, ancak iPad’in var olduğunu gördük.
Ne var ki, geçen zamanla birlikte Apple için iPad tarafında ivme düşmeye başladı. Öncelikle iPad öyle her yıl değiştirilen bir ürün değil. Hatta bir iPhone gibi iki yılda bir de değiştirilmesi gerekli sayılmaz. Sonuç olarak bundan üç veya dört yıl önce bir iPad satın almış olanlar bile tabletlerini rahatlıkla kullanmaya devam ediyor.
Ayrıca son zamanlarda IDC ve Gartner gibi pazar araştırma kuruluşlarının yayınladıkları raporlara bakıldığında, PC sektöründe yeniden bir canlanmanın olduğuna işaret ediliyor. Bu durum daha önce tablete yönelmiş olan insanların yeniden dizüstü ve masaüstü bilgisayarlara göz kırptığı şeklinde yorumlanabilir.
Durum böyleyken Apple’ın artık yeni bir şeyler denemesi, insanların ilgisini yeniden çekecek ürünlere girişmesi gerekiyordu. İşte bu noktada iPad Pro ile tanıştık.
iPad Pro 12.9 inç ekranıyla iPad Air veya iPad mini gibi cihazlar kadar kolay taşınabilir bir ürün değil. Zaten 12.9 inç ekranlı bir cihaz çıkarmış olmak da, Apple için taşınabilirliğin öncelik taşımadığını gösteriyor. iPad Pro ile Apple, yükselme işaretleri vermeye başlayan PC’lerin önünü yeniden kesmeyi amaçlıyor.
Apple geçmişte iPad’in üretkenlikle ilgili yanlarını ön plana çıkarmış olsa da, 9.7 ve 7.9 inç ekranlı iPad’ler genellikle bir şeyler üretmekten çok tüketmenin ön planda olduğu ürünlerdi. Halbuki Apple’ın iPad Pro’yu tanıtırken öne çıkardıklarına dikkat ettiğimizde, iPad Pro’nun tüketenlerden daha çok üretenleri hedefleyen bir cihaz olduğunu görüyoruz. Aslında bir PC satın almayı tercih edenlere, neden bu tercihte bulunduklarını sorsak, üretkenlik odaklı uygulamaları rahat kullanmanın birinci sırada gelen cevaplar arasında yer aldığını görürüz. İşte Apple iPad Pro ile birlikte PC’lere bu noktada da rakip olmak, ikinci bir post-PC dönemini üretkenlikte de başlatmak istiyor.
Apple, iPad Pro’da üretkenliği artırmayı amaçladığını Apple Pencil ve Smart Keyboard gibi özel aksesuarlar da gösteriyor. Bunun yanı sıra iOS 9 ile birlikte gelen aynı ekranda iki farklı uygulamayı çalıştırma ve benzeri yazılımsal özellikler de iPad Pro’nun üretkenlik gücünü artırıyor. iPad Pro’nun bir PC’ye göre daha fazla esneklik sunduğunu söylemekle birlikte, PC’lere özel uygulamaların iPad Pro uygulamalarına göre daha fazla imkan tanıyabileceğini de kabul etmek gerekiyor.
Gördüğünüz gibi, bir iPad Pro ile PC arasında kalanlar karar vermekte epey zorlanacaklar. Üstelik buna bir de fiyatı eklemek gerekiyor. 128 GB kapasiteli, Wi-Fi + Hücresel iPad Pro’nun fiyatı 4000 TL seviyesine çıkıyor. Bu, Apple’ın giriş seviyesi, 11.6 inç MacBook Air’ından bile daha yüksek bir fiyatın söz konusu olduğun anlamına geliyor. Yazıda hep PC terimini kullandık, ancak bu tabirle sadece PC’leri değil, Mac bilgisayarları da işaret ediyoruz. Anlayacağınız, Apple iPad Pro ile birlikte kendi iMac ve MacBook ürünlerine de ciddi bir rakip çıkarmış oluyor.
Sonuç olarak iPad Pro ile birlikte Apple ikinci bir post-PC dönemi başlatmayı amaçlıyor. Bu seferki çığır açma girişimi tüketimden çok üretim tarafında olacak. Ancak bu kez iPad’deki etkinin, devrimin yaratılması kolay olmayacak. Çünkü söz konusu üretim olduğunda PC’ler ve tabii ki Mac’ler iPad Pro’nun karşısında hem fiyat hem de işlevsellik açısından güçlü rakipler olarak dikiliyor.