Apple’ın 30 Ekim’de New York düzenlediği etkinlikte en fazla üzerinde durulan ürün iPad Pro olmuştu. Ne var ki, yenilenmiş bir MacBook Air için uzun zamandır bekleyenler için en güzel haber, Retina ekran ve güncel MacBook serisi tasarımını kazanan MacBook Air oldu. Apple’ın iPad Pro’yu “PC’nin yerini alacak kadar güçlü ve yetenekli” bir ürün olarak pazarladığını biliyoruz. Aynı tanıtımda iPad Pro’nun hedeflediği kitleye göz kırpan bir başka ürünü görmek birçok tartışmayı ve yorumu da beraberinde getirdi; sekiz yıl önce sorulan “iPad mi, MacBook Air mı?” sorularının yeniden sorulmasına neden oldu.
Bundan sekiz yıl önce Apple, 11.6 inç ekranlı bir MacBook Air tanıtmış ve bu modelin tasarımında iPad’den ilham alındığını söylemişti. O zamanlar daha iPad’in birinci nesli hüküm sürüyordu, yetenekler ve özellikler bakımından epey kısıtlıydı. O zamanlar biz de, aşağıda gördüğünüz videoyu yayınlamış ve iki Apple cihazını özellikleri ve yetenekleri bakımından birbiriyle karşılaştırmıştık.
Aynı kitleye hitap ediyor gibi görünen iki ürünün aynı anda tanıtıldığını görünce, o zamanlar aklıma geldi ve yayınladığımız videoyu yeniden izledim. Aslına bakarsanız, o zamanlar söylediklerimin birçoğu bugün de geçerliliğini koruyor. Yine de, aradan geçen zamanda iPad ile, ya da daha güncel ve güçlü versiyonu iPad Pro ile yapılacakların sayısının daha da fazlalaştığını söylemek yanlış olmayacaktır.
İşim gereği birçok cihazdan yararlanıyorum. Farklı işler ve mekanlar için kurguladığım cihaz setleri mevcut. iPad Pro, bunların içinde önemli bir yer tutuyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, Apple’ın da savunduğu gibi, iPad Pro ile bir PC ile gerçekleştirdiğim birçok işi yerine getirebiliyorum. Basın toplantılarına gittiğimde veya gün içinde koştururken yanımda bulundurduğum cihaz çoğunlukla 10.5 inç ekranlı iPad Pro oluyor. Boyutları ve ağırlığıyla taşıması zahmetli değil, klavyesinin muhafaza edilmesi de pratik. Üstelik kapağın kaldırıldığı anda çalışmaya başlaması ve her an her yerde bağlantı imkanı sunması (LTE destekli modeli kullanıyorum) iPad Pro’yu her yere taşımamın en büyük nedenleri arasında bulunuyor.
Chrome’da Teknoblog’un yönetim sayfasını açıp yeni bir yazı yazmaya başlamak, toplantı sırasında kamerayla fotoğraf çekip bunu App Store’dan indirdiğim uygulamalarla yeniden boyutlandırıp filigran eklemek çok pratik. Bir dizüstü bilgisayara göre daha hızlı biçimde ilerlemeyi sağlıyor. Bunun dışında Apple Pencil ile OneNote veya Notlar’da not almak, bunları başka ortamlara kolay biçimde aktarmak da iPad Pro’nun benim için en büyük artıları arasında yer alıyor. Uzun zamandır iPad Pro’da sosyal medya için kolaylıkla video oluşturabileceğim bir araç arıyordum ki, Adobe Premiere Rush ile bu eksik de kapanmış oldu. Kısacası iPad Pro, Teknoblog ile gerçekleştirdiğim işlerde yükü fazlasıyla hafifletiyor. Bunlara ek olarak, iPad Pro’yu gerçekten dizlerimin üstüne koyup uzun süre boyunca yazı yazmak da herhangi bir rahatsızlık vermiyor. Bu da Apple’ın profesyonel tabletini bir dizüstü bilgisayara tercih etmek için küçük, ancak önemli bir ayrıntı sayılır.
Yukarıda saydığım tüm bu işleri MacBook Air ile de gerçekleştirebilirsiniz. iPad Pro’dan daha önce, MacBook Air’ın 2011 modelini de yaklaşık üç buçuk yıl boyunca, dışarıdaki işlerim ve tatiller için yanımda taşıdım, birçok işi de bununla gerçekleştirdim. Ne var ki, bu süre sonunda biraz daha güçlü bir bilgisayara ihtiyaç duyduğuma karar vererek MacBook Pro’ya geçiş yaptım.
Rahat kullanım, taşınabilirlik ve anında hazır bağlantı konusunda Apple’ın dizüstü bilgisayarı, tabletine göre biraz daha geride kalıyor. Uygulamalar konusunda ikisinin de öne çıktığı taraflar var. iPad için App Store’da binlerce uygulama var ve bunlar birçok işi rahat şekilde yerine getirmeye olanak sağlıyor. Üstelik bunlar, cihaz için optimize edilmiş olduğundan optimum performansı sunuyor. Ne var ki, uygulamaların büyük çoğunluğu deneyim bakımından masaüstü versiyonların gerisinde kalıyor. Eğer Teknoblog’un YouTube kanalı için video oluşturacaksam veya Teknoblog Dergi’yi hazırlamam gerekiyorsa, bu durumda iPad Pro ihtiyaçlara cevap vermekte yetersiz kalıyor ve gerçek anlamda bir dizüstü bilgisayara ihtiyaç duyuyorum. Çift çekirdekli ve MacBook Air için optimize edilmiş 8. nesil Intel Core işlemcinin masaüstü uygulamaları iyi çalıştıracağını tahmin ediyorum. Ancak yoğun iş yüklerini ne oranda kaldırabilir, burasını ancak cihazı gerçekten inceleme imkanı bulursak öğrenebiliriz.
iPad Pro mu, MacBook Air mı? Fiyat aralıkları büyük oranda kesişen bu iki ürün ailesinden hangisini tercih edeceğinizi belirlemeden önce ihtiyaçlarınızı, işlerinizi ve alışkanlıklarınızı gözden geçirmeli ve ona göre karar vermelisiniz. Gerçekten iPad Pro ile bir MacBook Air ile yapabileceğiniz birçok işi yerine getirebilirsiniz. Ancak dizüstü bilgisayar odaklı uygulamaları kullanmayı gerektiren, günün büyük bir bölümünü de dışarıda geçirip fiyat ve performans arasında denge kuracak bir ürün arıyorsanız, o hâlde MacBook Air sizin için daha doğru bir seçim olabilir.
Yukarıdaki satırları yeni iPad Pro ve MacBook Air’ı görmeden, daha önceki deneyimlerime dayanarak yazıyorum. Bu iki ürünü de test etme imkanı bulduğum takdirde, biraz daha somut biçimde düşüncelerimi aktarma imkanı bulacağım. O da gelecek bir “Editörden” yazısının konusu olacaktır.