Boeing tarafından üretilen Intelsat 33e uydusu, yörüngede beklenmedik bir olay sonucu parçalandı. İletişim sağlayan bu önemli uydu, 19 Ekim 2024’te yaşanan “anomaliden” kısa bir süre sonra işlevsiz hale geldi. Uydunun kaybı, ABD Uzay Kuvvetleri (USSF) tarafından da doğrulandı ve yaklaşık 20 parça enkazın uzayda dolaştığı rapor edildi. Olayla ilgili incelemeler devam ederken, parçaların takip edilmesi ve uzay güvenliği için analizlerin sürdüğü bildiriliyor.
2016 yılında fırlatılan Intelsat 33e, Boeing’in 702MP serisi uyduları arasında yer alıyordu ve Avrupa, Asya ve Afrika’da geniş kapsamlı iletişim hizmetleri sunuyordu. Ancak, fırlatıldıktan kısa bir süre sonra ortaya çıkan itki sistemine dair sorunlar, uydunun görev ömrünün başta planlanan 15 yıldan yaklaşık 3,5 yıl kısalmasına neden olmuştu. İlk itki sistemi sorunlarının ardından 2017 yılında yaşanan bu sorun, uydunun daha fazla yakıt harcamasına yol açmış ve yörünge istikrarını olumsuz etkilemişti.
ABD Uzay Kuvvetleri enkazı izliyor
Olayın ardından ABD Uzay Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada, uydunun parçalanmasının ardından 20’den fazla enkaz parçasının takip edilmeye başlandığı bildirildi. Uydu takip şirketi ExoAnalytic Solutions ise bu parçaların sayısının 57’ye kadar çıkabileceğini ifade etti. Uzay enkazı takibi konusundaki uzmanlar, bu olayın, yörüngedeki diğer uydular için ciddi bir tehdit oluşturmadığını, ancak yakın gelecekte enkazın dikkatle izlenmesi gerektiğini belirtti.
Intelsat 33e’nin kaybı, Boeing için son dönemde yaşanan bir dizi başarısızlıkla örtüşüyor. Şirketin daha önce ürettiği bir başka uydu olan Intelsat 29e, 2019 yılında benzer bir şekilde tamamen işlevsiz hale gelmiş ve yörüngede kontrolsüz bir şekilde sürüklenmeye başlamıştı. Ayrıca, Boeing’in Starliner projesi ve 737 Max uçaklarındaki sorunlar, şirketin hem havacılık hem de uzay endüstrisindeki imajını zedelemeye devam ediyor.
Intelsat, yaşanan bu olayın ardından, Boeing ve ilgili hükümet kurumlarıyla birlikte detaylı bir inceleme başlattı. Şirketin yaptığı açıklamaya göre, uydunun kaybına neden olan anomalinin tam olarak belirlenmesi amacıyla kapsamlı bir soruşturma yürütülüyor. Bu süreçte uydu teknolojilerindeki güvenlik ve dayanıklılık konuları yeniden gündeme gelirken, ilerleyen yıllarda uzayda daha güvenli ve sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
