İncelemelerManşetler

Samsung Galaxy S9+ İncelemesi

samsung galaxy s9 plus inceleme

Galaxy S9 ve Galaxy S9+ modelleri, Samsung’un 2018 yılının ilk yarısında, üst sınıf akıllı telefon pazarındaki rekabet güçleri olarak konumlandırıldı. MWC 2018’de tanıtılan ve bizim de lansmanı sırasında hazır bulunduğumuz, ayrıca ön incelemeden geçirdiğimiz amiral gemisi Samsung telefonları birkaç haftadır Türkiye piyasasında da bulunuyor. Yeni Android telefonlar görünüş açısından selefleri Galaxy S8 ve S8+’a göre büyük değişiklik göstermiyor. Bununla birlikte geçen yıl kullanıcıların şikayet ettikleri bazı eksiklikleri ve açıklıkları kapatmaya çalışıyor. Tüm bunlara ek olarak Apple’ın amiral gemisi iPhone X’un özellikleriyle de boy ölçüşüyor. Bu ikilinin daha büyük ekranlısı ve çift arka kameralısı Galaxy S9+’ı bir süredir deneyimliyoruz. Samsung Galaxy S9+ inceleme yazısında, yeni gözde telefonun yeniliklerine ve genel özelliklerine değiniyor, fikirlerimizi sıralıyoruz. Eğer bugünlerde niyetiniz bir Samsung Galaxy S9 veya S9+ satın almaksa, incelememizi okumadan geçmeyin. Galaxy S9+’tan bahsediyoruz, ancak yazdıklarımızın büyük bir kısmı S9’u da kapsayacaktır.

Galaxy S9+ video inceleme

Galaxy S9+ inceleme: Tasarım

samsung galaxy s9 plus incelemeSamsung Galaxy S9+’ın tasarım anlamında selefi Galaxy S8+’tan hemen hemen hiç farkının olmadığını görüyoruz. Uzaktan bakan bir kişi, elinizde tuttuğunuz telefonun S8+ mı, yoksa S9+ mı olduğunu anlayamayacaktır. Ancak her iki telefonu yan yana getirdiğinizde, Galaxy S9+’ın boyutlarının hafif kırpılmış olduğunu göreceksiniz. Aynı zamanda S9+’ın hatları biraz daha keskinleştirilmiş, elinize aldığınızda metal ve camın birleşim noktaların biraz daha keskin biçimde tasarlandığını anlıyorsunuz.

Telefonda yine köşeden köşeye 6.2 inç uzunluğa sahip, iki uzun kenarı kavisli ve köşeleri yuvarlatılmış ekran bulunuyor. Yüzey alanı hafif de olsa daraltıldığı için ekran çerçevesi biraz daha inceliyor. Ekranın üst kısmında yine ahize hoparlörü, kamera, iris tarayıcı ve sensörler gibi bileşenler, küçük alan yerleştirilmiş. Ekranın altında ise herhangi bir bileşen yok. Navigasyon yine ekrana entegre edilmiş biçimde, ancak Ana ekran düğmesi titreşimli geri bildirimi geçen yılın amiral gemisi telefonlarında olduğu gibi titreşimli geri bildirimi sunuyor.

Geçen yıl Galaxy S8+’ı kullanmak, belirli bir süre sonra sorun olmaktan çıkmış, büyük ekranlı bir telefonu kullanmaya alışmıştık. S8+’tan elde ettiğimiz deneyim sayesinde S9+’un boyutları da yadırgatıcı gelmedi. Eğer ilk kez Galaxy S9+ sayesinde bu tasarımla tanışacaksanız, ilk başlarda alışmak biraz zor gelebilir. Ne var ki, hem kavisli ve ince profilli yapı, hem de normale göre daha küçük yüzey alanı sayesinde bu büyük ekranlı telefonu kullanmak sizin için de zorlayıcı olmaktan çıkacaktır. Ancak ara sıra, telefonu tek elle tutup kullanmaya çalıştığınızda, avuç içinizin kenarlara temas etmesinden dolayı istenmeyen komutların girildiğine tanık olabilirsiniz.

Elimize gelen Galaxy S9+ da, geçen yılki S8+ gibi tamamen siyah renkteydi. Siyah renkli ön ve arka camlar, kenarları çevreleyen siyah renkli metalle birleşince oldukça ağır ve şık bir görünüm oluşturuyor. Siyah renkli metal çerçeve dayanıklı görünüyor, ancak ön ve arka camlarda bir süre sonra ufak tefek çizikler görebilirsiniz. Eğer bunlara kafayı takan birisiyseniz, o hâlde tavsiyemiz kılıf veya ekran koruyucu edinmeniz olacaktır. Bu arada yeri gelmişken, cam yüzeyin parmak izi ve kir tutma konusunda epey hevesli olduğunu da belirtelim.

Galaxy S9+’ın kenarlarına baktığımızda, S8+’a göre pek fazla değişiklik görmüyoruz. Alt kenarda 3.5 mm. kulaklık jakı, USB-C portu, mikrofon ve hoparlör mevcut. Üst kenarda microSD ve nano SIM kart tepsisi ve ikinci mikrofonu görüyoruz. Sağ kenarda güç butonu varken solda ses tuşu ve yine geçen yılın S8, S8+ ve Note 8 modellerinde olduğu gibi, Bixby düğmesi bulunuyor. Bixby düğmesi Türkçe konuşmayan sanal asistan Bixby’yi uyandırmaya yarıyor. Aynı zamanda Bixby ana sayfasını da açmayı sağlıyor. Başka bir işlev için kullanmak yine mümkün değil, ancak isterseniz, ayarlar içinden bu düğmeyi devre dışı bırakabilirsiniz.

Bu yılın amiral gemisi Samsung telefonlarında, geçen yılın epey şikayet edilen sorunlardan bir tanesi giderilmiş. Önde parmak izi okuyucusu için yer kalmayınca, Samsung bunu arkaya, ancak işaret parmağının doğal biçimde temas etmediği bir noktaya yerleştirmişti. Bu yıl ise parmak izi okuyucusunun olması gerektiği gibi, telefonu en rahat şekilde tutarken işaret parmağının temas ettiği noktaya konumlandırıldığını gördük. Aslında geçen yıl parmak izi okuyucusunun yerine alışmıştık, ancak şimdiki konum çok daha fazla rahatlık sunuyor. Parmak izi okuyucusunun hemen üstünde ise düşey eksende yerleştirilmiş iki adet kamera görüyoruz. Bunların hemen sağında da flaş ve kalp hızı ölçer yer alıyor. Aslında Galaxy S9+ sadece kalp hızı ölçmekle kalmıyor, aynı bileşen yardımıyla kandaki oksijen yoğunluğu da ölçülüyor. Yüzde 100 doğrulukta olmasa da, fikir vermesi açısından yararlı bir özellik olduğu söylenebilir. Tüm bu bileşenlerin biraz altında da Samsung logosunu görüyoruz.

Galaxy S9+ da selefleri gibi suya ve toza dayanıklı bir telefon. Bu dayanıklılığı IP68 sertifikasıyla belgeleniyor. Önümüz yaz, S9+’u yazın havuzda veya denizde rahatlıkla kullanabilir, suyu hiçbir şekilde dert etmezsiniz.

Galaxy S9+ inceleme: Donanım ve Performans

Solda: Galaxy S9+, sağda: Galaxy S8+

Samsung Galaxy S9+, S8+’ın 6.2 inç, 18.5:9 görüntü oranlı, 1440 x 2960 piksel çözünürlüklü Super AMOLED ekranını korumayı sürdürüyor. Bu ekran yüksek parlaklık, canlı ve parlak görüntüler sunuyor. Parlaklık açısından S8+’ın ekranına göre değişen bir şey yok. Ancak renk sıcaklığı biraz daha artırılmış görünüyor. Özellikle beyaz renkli görüntülerde renk tonu ve sıcaklığı farkı net biçimde görülüyor. Camla birleşik yapıda gelen bu ekran, telefonun görünümünü çok daha etkileyici hâle getiriyor. Görüş açıları geniş, yüksek parlaklık ve AMOLED teknolojisinin avantajı sayesinde parlak ışık altında, dış ortamlarda rahatlıkla kullanılabiliyor.

Galaxy S9+’ın büyük ekranında YouTube videolarını, Netflix filmlerini veya dizilerini izlemek büyük keyfe dönüşüyor. Üstelik ekranın HDR10 uyumu bu zevki daha da artırıyor. Bu servislerin HDR uyumlu içeriklerini açtığınızda, renklerin daha zengin ve canlı olduğunu fark edeceksiniz. Tabii ki, bu farkı yaşamak için hızlı bir internet bağlantısına sahip olmanız gerekiyor. Öte yandan çekilen fotoğraflar veya videolar da S9+’ın ekranında etkileyici biçimde görünüyor. Renk profilini görüntü ayarları içinden değiştirebilir, kendinize göre bir profil de oluşturabilirsiniz. Ancak kullandığımız süre boyunca bunun ihtiyacını hissetmedik.

Super AMOLED ekranın getirdiği önemli avantajlardan bir tanesi, piksellerin birbirinden bağımsız biçimde etkinleştirilebilmesi. Böylelikle uzun zamandır S ve Note serisi Samsung telefonlarında gördüğümüz Always on Display, yani sürekli açık ekran özelliği kullanılabiliyor. Telefon uyku durumundayken ekranda saat, tarih, pil durumu, gelen bildirimlere ait simgeler gösteriliyor. Eğer dilerseniz takvim, fotoğraf, animasyon gibi içerikleri de sürekli açık ekranda gösterebilirsiniz.

Samsung’un amiral gemisi telefonları şimdiye kadar hoparlör konusunda rakiplerinin gerisinde kalıyordu. Galaxy S9 ve S9+ ile aradaki farkın kapandığını görüyoruz. Bu yeni telefonlarda stereo hoparlörler bulunuyor. Tıpkı Apple’ın en son model iPhone’ları gibi, biri alt kenarda, diğeriyse ahize hoparlörüne yerleştirilmiş toplam iki hoparlör bulunuyor. Samsung, Dolby Atmos teknolojisini de ekliyor. Böylelikle izlediğiniz veya dinlediğiniz içeriğe göre ses çıkışı ayarlanıyor.

Tek hoparlörlü Galaxy S8+ ile karşılaştırdığımızda, Galaxy S9+’un büyük bir ilerleme kaydettiğini görüyoruz. Stereo çıkış sadece ses çıkış şiddetini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda bas ve tizleri daha da belirginleştiriyor. Kulağı dolduran, çevresel etkisi daha yüksek bir ses çıkışı elde edilmesine imkan tanıyor. Tabii ki, her iki hoparlörün ses çıkış şiddeti aynı seviyede olmadığı için, özellikle telefonu yatay biçimde tutup bir şeyler dinlediğinizde ya da izlediğinizde, stereo sesin her iki kulağa eşit şekilde yayılmadığını hissedeceksiniz. Ancak bu durum fazla rahatsız edici sayılmaz. Bu arada iki hoparlör sayesinde, telefonu yatay biçimde tutup oyun oynarken hoparlörün bir tanesinin çıkışını kapatmanız da ses çıkışını çok büyük oranda etkilemeyecektir. Öndeki hoparlörden yine yeterli seviyede sesi duyarsınız.

Türkiye’de satılan Galaxy S9+’ta Samsung yapımı, sekiz çekirdekli Exynos 9810 Octa işlemci geliyor. Bu işlemci Mali-G72 MP18 GPU’yu da barındırıyor. S9+’ta, S9’dan farklı olarak 6 GB RAM bulunuyor. Bu da kağıt üstünde, telefonda çoklu görev performansının biraz daha iyi olabileceği fikrini destekliyor. Elde ettiğimiz izlenim, S9+’ın çoklu görev performansının gerçekten iyi olduğu şeklinde. Telefonu kullandığımız süre boyunca uygulama çökmelerine hemen hemen hiç rastlamadık. İki uygulamayı aynı pencerede açıp kullandığımız zamanlarda da her iki uygulamanın performansında da düşme gözlemlemedik.

Benchmark testlerine göre Galaxy S9+ tam bir canavar. AnTuTu’nun testinde 245 bin seviyesinde puan elde etmeyi başarıyor ve en başlara oynuyor. GeekBench 4 testinde de benzer bir sonucun elde edildiği görülüyor. Pratikteki durum da benchmark testlerini destekliyor. Galaxy S9+, bir amiral gemisi telefona yakışır akıcılığı ve hızı sunuyor. Günlük işleri rahatlıkla yerine getirebilir, çektiğiniz fotoğraf veya videoları doğrudan cihaz üzerinde düzenleyebilirsiniz. Oyun tarafında da Galaxy S9+ hayal kırıklığına uğratmıyor. Yüksek profilli oyunları bu telefonda rahatlıkla, akıcı biçimde ve grafik kalitesi düşmeden oynayabilirsiniz. Oyun modu yine mevcut ve oyun oynarken performansı artıran, oyuna odaklanmanızı sağlayan veya ekran görüntüsü alan çeşitli araçlar bulunuyor. Isınma konusundan bahsedecek olursak; yoğun şekilde kullandığımız bazı durumlarda telefonun sıcaklığının normalin biraz üstüne çıktığını gözlemledik. Yine de, deneyimlediğimiz süre boyunca sıcaklığın bir sıkıntı teşkil etmediğini söyleyebiliriz.

Telefonun Ayarlar bölümünde yer alan Cihaz Bakımı özelliği sayesinde Galaxy S9+’u optimize edebilirsiniz. Telefonun mevcut durumu 100 üzerinden puanlandırılıyor. Siz tek bir düğmeye tıklattığınızda gerekli ayarlamalar yapılıyor ve telefon optimum hâle getiriliyor. Cihaz Bakımı bölümünden performans modu, depolama, hafıza, cihaz güvenliği ve pil gibi ayrı kısımlara erişebilir ve buralardan daha özel bakımları da gerçekleştirebilirsiniz.

Samsung, pil konusunda ihtiyatlı davranmayı sürdürüyor. Geçen yıl Galaxy S8+’ta yer alanla aynı kapasitede, 3500 mAh’lik pil barındırıyor. İnternette gezinme, birkaç telefon görüşmesi yapma, kamera ile birkaç fotoğraf veya video çekme; Twitter, Instagram veya Facebook gibi sosyal medya uygulamalarını kullanma gibi rutin işlerden oluşan bir senaryoda, bu telefon tek şarjla sabahtan akşama bir günü rahatlıkla çıkarıyor. Video veya oyun gibi fiiller ise bu sürenin kısalmasına neden olacaktır. Kullanım sıklığını azaltır ve ultra güç tasarruf modunu kullanırsanız, tek şarjla iki güne ulaşmanız bile mümkün olabilir.

Galaxy S9+ da selefleri gibi hızlı şarj desteğine sahip. Kutudan çıkan hızlı şarj özellikli adaptörle gerçekleştirdiğimiz şarj işleminde yüzde 0’dan 35’lik doluluğa yarım saatte ulaşıldığını gördük. Bir saat gibi bir sürede yüzde 70’e varan bir kapasite doluyor. Tam şarj ise iki saaten biraz daha az sürede tamamlanıyor. Öte yandan telefonda kablosuz şarj desteği de mevcut. Üstelik Samsung Galaxy S9+, 10 vatlık güç çıkışına sahip kablosuz şarj aksesuarlarını da destekliyor. Piyasada bulacağınız bu tarz ürünlerle S9+’ı daha kısa sürede şarj edebilirsiniz. Elimizdeki Samsung Hızlı Kablosuz Şarj Aksesuarı ile gerçekleştirdiğimiz denemede ise tam doluluğa 2 ila 2.5 saat arasında bir sürede ulaşıldığını gördük.

Galaxy S9+ inceleme: Güvenlik

Samsung Galaxy S9 ve S9+’ın seleflerine göre dikkate değer değişiklikler gösterdiği alanlardan bir tanesi de güvenlik oluyor. Aslına bakarsanız, parmak izi okuyucusu, yüz tanıma ve iris tarama gibi özellikler olduğu gibi korunuyor, ancak bunların yerleşimi ve çalışma şekillerinde çeşitli değişiklikler söz konusu oluyor.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, parmak izi okuyucusu arka tarafta, işaret parmağıyla daha rahat erişilebilecek bir konuma yerleştirilmiş. Dikdörtgen biçimli bu birimi parmağınızla yoklayarak rahatlıkla bulabilir ve kullanabilirsiniz. Parmak izi okuyusu hızlı biçimde çalışıyor ve kilitli ekranı hızlı şekilde geçmenizi sağlıyor.

Yüz tanıma ve iris tarama özellikleri eskiden birbirinden bağımsız biçimde çalışıyordu ve ikisinden birini seçmeniz gerekliydi. Aslında bu durum yine aynı şekilde devam ediyor. Ancak Samsung, Galaxy S9 ve S9+ ile birlikte bunların birlikte çalışmasına imkan tanıyor. Akıllı Tarama adı verilen sistem altında, ikisi birlikte çalışıyor. Böylelikle kilit ekranını, parmak izi okuyucusunu kullanmadan veya PIN/parola girmeden hızlıca açmanız mümkün oluyor.

Galaxy S9+’ı deneyimlediğimiz süre boyunca hem parmak izi okuyucusu hem de birleştirilmiş yüz tanıma/iris tarama özellikleri aktifti. Doğrusu parmak izi okuyucusu, alışkanlığın da etkisiyle daha çok tercih ettiğimiz biyometrik kimlik doğrulama yöntemi oldu. Bununla birlikte Akıllı Tarama da gayet hızlı ve doğru biçimde çalışıyor. Yalnız, Akıllı Tarama’yı kullandığınızda ekranın üstünde kırmızı bir LED yanıyor ki, bu durum bazı kullanıcılar için rahatsız edici olabilir. Bu arada numaralı gözlüklerle Akıllı Tarama’nın bazı durumlara tanımadığını belirtelim.

Güvenlik demişken, Samsung’un Knox adı verilen sisteminden de bahsetmek gerekiyor. Galaxy S9+, Knox sistemiyle korunuyor. Güvenli Klasör adı verilen bölüme başkalarının erişmesini istemediğiniz fotoğraf, video veya diğer dosya ve belgelerinizi yerleştirebilirsiniz. Bunlara erişmek istediğinizde kimlik doğrulama şart koşuluyor. Öte yandan Samsung Pass sayesinde kullanıcı girişi veya form kayıtlarını da saklayabilir, sık kullandığınız web sitelerinde veya form girişi istenen sayfalarda biyometrik kimlik doğrulama sistemi aracılığıyla bilgilerinizi otomatik olarak girebilirsiniz.

Galaxy S9+ inceleme: Yazılım

Galaxy S9+’da Android 8.0 Oreo yüklü olarak geliyor. Bunun üstünde ise Samsung Experience adı verilen özelleştirilmiş kullanıcı arayüzü bulunuyor. Experience mavi ve tonlarının ağırlıkta olduğu kilit ekranı ve ana ekran duvar kağıtlarıyla sunuluyor. Bununla birlikte yuvarlatılmış köşelere sahip uygulama kısayollarını da görüyoruz. Samsung Themes uygulaması aracılığıyla farklı tema seçeneklerine erişebilir, Galaxy S9+’ın kullanıcı arayüzünü baştan aşağı değiştirebilirsiniz.

S9+ ile birlikte kullanıcı arayüzünde küçük, ancak kullanışlı bir değişiklik de yapılıyor. Telefonu yatay yönde tuttuğunuzda ana ekran ve uygulama menüsünün yerleşimi de buna göre düzenleniyor. Şimdiye kadarki büyük ekranlı Samsung telefonlarında bu özellik yoktu ki, özellikle video izlerken başka bir uygulamaya girmek istediğinizde tutuşunuzu değiştirmek zorunda kalıyordunuz.

Kenarları kavisli bir telefon olmasından dolayı, Samsung’un Edge uygulamalarını bu telefonda da görüyoruz. Ekranın kenarında göreceğiniz ince ve uzun bir sekmeyi ortaya doğru çektiğinizde karşınıza Edge panelleri çıkacak. Favori uygulamalarınıza, sık iletişim kurduğunuz kişilere buradan erişebilirsiniz. Doğrusunu söylemek gerekirse, Edge panellerinin varlığını çoğu zaman unutuyoruz. Ancak Akıllı Seçim paneli, Edge panellerini açmak için mantıklı bir sebep olabilir. Eğer ekranın herhangi bir noktasının görüntüsünü almak veya GIF animasyon oluşturmak istiyorsanız, Akıllı Seçim aracı fazlasıyla kullanışlı oluyor.

Son birkaç yıldır gördüğümüz her Samsung Android telefonunda olduğu gibi; Samsung, Google ve Microsoft klasörleri yine mevcut. Samsung’un epey uygulaması yüklü olarak geliyor. Smart Things, Samsung Health, Dosyalarım gibi uygulamalar bunlardan başlıcaları. Google’ın da Gmail, YouTube, Drive, Fotoğraflar gibi uygulamalarını görüyoruz. Microsoft’un da Word, Excel, PowerPoint, OneDrive ve LinkedIn uygulamaları hazır şekilde bekliyor. Tabii ki, bu yoğunluk aynı işi gören birden fazla uygulamanın olmasına yol açıyor. İki adet internet tarayıcısı, iki adet galeri, iki adet e-posta uygulaması Galaxy S9+’da mevcut. Neyse ki, Samsung yüklü olarak gelen uygulamaları kaldırma imkanını tanıyor.

Bixby, Galaxy S9+ deneyiminde önemli bir yer tutmaya devam ediyor. Telefonun sol kenarında fiziksel Bixby tuşu mevcut. Belirttiğimiz gibi, Samsung bu tuşun işlevinin başka bir uygulamaya atanmasına izin vermiyor. Ancak isterseniz, Bixby’nin telefonu uyandırması özelliğini devre dışı bırakabilirsiniz. Normalde Bixby tuşuna bastığınızda, karşınıza Ana ekranın en soluna yerleştirilmiş Bixby paneli karşılıyor. Burası, çeşitli uygulamalardan alınan bilgi ve içeriklerle kişisel bir portal niteliğini taşıyor. Bazıları burayı sevmiyor, ancak işinize yarayacak, dikkat çekecek içeriklerle kullanışlı ve eğlenceli bir yer olduğunu söylesek yanlış olmaz.

Bixby tuşuna basılı tuttuğunuzda sesli asistan devreye giriyor. Ancak asistan başlangıç aşamasında sadece İngilizce veya Korece destekliyor. Eğer İngilizce biliyorsanız, Bixby’yle İngilizce konuşabilir, işlerinizi yaptırabilirsiniz. Ne var ki, sesli asistanlar en güzel deneyimi ana dilde veriyor. Bu nedenle Bixby Voice özelliğini neredeyse hiç kullanmadık.

Bixby Vision olarak adlandırılan görsel özelliklere ise kamera uygulaması içinden erişiliyor. Kamera uygulamasını açtığınızda, sol alt köşede Bixby Vision ikonunu göreceksiniz. Nesne tarama ve benzer resimleri Pinterest üzerinde bulma imkanı yine mevcut. Ancak Bixby Vision’ı daha fazla kullanmanızı sağlayacak, teşvik edici özellik ise bu yıl eklenen görsel çeviri oluyor. Google’ın Çeviri uygulamasına benzer şekilde, Bixby Vision’ı açıp kamerayı herhangi bir yazılı noktaya tuttuğunuzda, yazılar otomatik olarak çevriliyor. Ya da metin taraması yapılıyor, metin ayıklanıyor ve bunun üzerinden çeviri gerçekleştiriliyor. Servis Google Çeviri’yle bağlantılı biçimde çalışıyor. Özellikle yurt dışı seyahatlerinde epey kullanışlı olacaktır. Ancak çalışması için internet bağlantısı gerekiyor.

Galaxy S9+’ın Oreo ile yüklü olarak gelmesi beklenen bir olay. Ancak kullanıcıların aklında bundan sonra yazılım güncellemelerinin gelip gelmeyeceği sorusu olacaktır. Samsung’un amiral gemisi telefonlarına bir sonraki ana sürümü de sunduğunu belirtelim. Yani Galaxy S9+, zamanı geldiğinde Android P’yi de alacak. Ancak Galaxy S8, S8+ ve daha önceki amiral gemisi Galaxy telefonlarına bakarak konuşacak olursak, bunun gelişi muhtemelen gelecek yılın mart ya da nisan ayları gibi olacaktır. Samsung, güncellemeleri dağıtma konusunda istekli, ancak biraz yavaş davranıyor.

Galaxy S9+ inceleme: AR Emoji

Apple’ın iPhone X’da yer alan Animoji özelliğine Samsung’un Galaxy S9+’ta verdiği cevap AR Emoji oluyor. Öndeki 8 megapiksel kamerayı kullanan bu özellikle, yüzün iki boyutlu görüntüsü alınıyor ve daha sonra 100 farklı yüz ifadesi uygulanarak üç boyutlu profil fotoğrafı oluşturuluyor.

Apple’ın yaklaşımında birden fazla kamera ve sensörün kullanıldığı donanım paketi başrolü oynarken, Samsung sadece tek bir kameraya ve yazılım tabanlı algoritmalara güveniyor. AR Emoji hareketleri Apple’ın iPhone X TrueDepth kamera sistemi gibi yakalama konusunda başarılı olamıyor.

Ancak Samsung’un AR Emoji özelliğinde kişiselleştirmenin daha fazla olduğunu görüyoruz. Apple sadece önceden belirlenmiş çeşitli karakterleri kullanmaya izin veriyor. Samsung ise cinsiyet, cilt tonu, saç stili gibi unsurları değiştirme imkanı sağlıyor. Bunun yanı sıra AR çıkartmalarını da kullanabilir, profil fotoğraflarına gözlük, şapka ve benzeri aksesuarları da ekleyebilirsiniz.

Kamera uygulamasında, kendisine özel bir bölümü bulunan AR Emoji’yi kendimizin dışında birkaç arkadaşta da denedik. Sanki ortak bir temel şablon varmış da bunun üzerinde özelleştirme yapılıyormuş hissini veriyor. Kendimize ait AR Emoji karakterinin benzerliği yüksek olurken, başkalarının karakterlerinin de temelde bizimkine benzediği hissine kapılmadık değil. Bunun yanı sıra, AR Emoji erkeklerin benzer profil resimlerini oluşturma konusunda, kadınlarınkine göre daha başarılı görünüyor.

AR Emoji simgelerini arkadaşlara göndermek oldukça kolay. Samsung, oluşturduğunuz karakterin bazı yüz ifadelerini otomatik olarak, evrensel GIF formatında oluşturuyor. Bunları istediğiniz her yerde; WhatsApp, SMS, e-posta gibi ortamlarda, iPhone sahibi olanlarla bile rahatlıkla paylaşabiliyorsunuz.

Galaxy S9+ inceleme: Kamera

Samsung, Galaxy S9 ve S9+’ı daha resmen duyurmadan önce kamera özelliklerini bizzat vurgulamaya başladı, kameranın yeniden tasarlandığı mesajını verdi. Güney Koreli şirket, arka kameraya yerleştirdiği f/1.5 lens ile, sektörde ilk kez bir akıllı telefonda bu kadar geniş diyafram açıklığına yer veren şirket oldu. Bununla da sınırlı kalmadı, diyafram açıklığı değerinin değişken olmasını da mümkün kıldı. Dual-Aperture, yani İkili Diyafram Açıklığı olarak adlandırılan teknoloji, diyafram açıklığının f/1.5 ile f/2.4 arasında değiştirilmesini sağlıyor. Birinci değer daha çok karanlık, loş ortamlarda daha parlak fotoğrafların çekilmesini hedefliyor. İkincisiyse, aydınlık ortamlarda sensöre düşen ışığın miktarının azalmasını sağlayarak sahnelerde ışık patlamasının olmasını engelliyor. Samsung, bu dinamik teknolojide insan gözünün ışığa karşı kendisini ayarlamasından ilham aldığına dikkat çekiyor.

Samsung’un Galaxy S9+’ı S9’dan ayırdığı önemli noktalardan bir tanesi de, arkada bir yerine iki kameraya yer vermesi. Arkada 12 megapiksel, f/1.5-2.4 diyafram açıklıklı lense, yine 12 megapiksel çözünürlüklü, daha geniş açılı, f/2.4 diyafram açıklıklı ikinci bir kamera daha ekleniyor. Böylelikle Galaxy Note 8’de gördüğümüz biçimde, arka planı bulanıklaştırılmış fotoğraflar çekilebiliyor ya da 2x optik yakınlaştırma yapılabiliyor. Note 8’de olduğu gibi, her iki kameranın da optik görüntü sabitleme sistemine sahip olduğunu belirtelim.

Galaxy S9+’ın ikili arka kamera sisteminin S8+’ın tekli arka sistemiyle karşılaştırıldığında, ışığı yüzde 28 oranında daha fazla geçirdiği, buna karşılık gürültünün de yüzde 30 azaltıldığı dile getiriliyor. Ayrıca Samsung, görüntü sensörü demetine DRAM’i eklemenin de avantajını görüyor, sadece üç sahne yerine 12 sahnenin birleşiminden görüntü oluşturuluyor.

Teknik detaylara rağmen, kullanıcılar için önemli olan gerçek hayatta nasıl fotoğrafların elde edildiği ve nasıl deneyimin sunulduğu olacaktır. Öncelikle özellikle düşük ışıklı ortamlarda S9+’ın çekim süresinin S8+’a göre daha düşük olduğunu belirtelim. Bunun dışında Galaxy S9+ ve Galaxy S8+ ile aynı ortamlarda çektiğimiz birkaç fotoğrafı karşılaştırdık. Fotoğraflara kabaca bir bakış atan kişi, arada hiçbir farkın olmadığını söyleyebilir, hatta S8+’ın fotoğraflarını da daha güzel bulabilir. Ancak S9+ detaylar bakımından daha iyi, aynı zamanda renk doğruluğu daha yüksek. S8+’ta renklerin doygunluğunun artırıldığı ve bu şekilde fotoğrafların daha hoş göründüğü izlenimini alıyoruz. Halbuki S9+ ile çekilen fotoğraflar renkler bakımından daha doğal görünüyor. Aynı zamanda yüzde 100 yakınlaştırma yaptığımızda da detayların daha açık biçimde seçildiğini görüyoruz.

Her ne kadar Galaxy S8+’ın fotoğraflarına göre daha gerçekçi renkler üretse de, Galaxy S9+’ın çektiği fotoğrafları, aynı ortamda Apple’ın iPhone X’u ile çekilen birkaç fotoğraf ile karşılaştırdığımızda; bu sefer renk doğruluğunda ibrenin iPhone X tarafında olduğunu görüyoruz. Samsung, alıştığımız biçimde pozlamayı yüksek tutuyor, renkleri ise daha sıcak tarafta olacak şekilde yakalıyor. Böylelikle, özellikle gece fotoğrafları daha etkileyici görünüyor, ancak gerçeklikten biraz uzaklaşmış oluyor.

Genel olarak ister düşük ışıklı, ister aydınlık olsun; hemen hemen tüm ortamlarda çekeceğiniz fotoğraflar sosyal medyada paylaşım için oldukça etkileyici ve insanların beğeneceği türden olacaktır. Yukarıda bahsettiğimiz, arka planı bulanık portre fotoğrafların çekilmesini sağlayan Canlı Odak modu da işini iyi şekilde yapıyor. Çekim öncesinde arka planın bulanıklık derecesini de ayarlayabilirsiniz.

Önde yer alan kamera ise S8+’takine göre fazla bir değişiklik göstermiyor. Samsung yine; f/1.7 diyafram açıklıklı, 8 megapiksel, otomatik HDR özellikli bir selfie kamerasına yer veriyor. Bu kamerayla çekilen fotoğrafların parlaklığı kadar renk doygunluğu da bir o kadar yüksek. Samsung’un renkleri capcanlı yapma eğiliminin izlerini burada da görüyoruz.

Samsung’un Kamera uygulamasında da S9 ve S9+ ile birlikte dikkat çekici değişiklikler yapılıyor. Sağ kenarda bulunan güç butonuna art arda iki kez basarak hızlıca açabildiğiniz Kamera uygulamasının görünümü biraz daha Apple’ın iPhone’larında yer alan görünüme benzetilmiş. Tabii ki, çekim modları üstte sıralanmış, ancak parmağınızı ekranda sağa veya sola doğru sürükleyerek bunlar arasında geçiş yapabilirsiniz, tıpkı iPhone’un Kamera uygulamasında olduğu gibi. Otomatik mod, tüm ayarları ortam koşullarına göre otomatik olarak yapıyor, size sadece istediğiniz noktaya odaklayıp çekim yapmak kalıyor. Pro modu ise ISO, deklanşör hızı, pozlama telafisi, odak, beyaz dengesi gibi ayarları elle yapma imkanı sunuyor. Pro modunda diyafram açıklığı değerini de elle değiştirebilirsiniz. Bunun dışında Samsung, yemek çekimleri için Yiyecek modunu da eklemiş. Aynı zamanda AR Emoji için de özel bir bölüm görüyoruz. Ön ve arka kamera arasında geçişi ise parmağınızı yukarı aşağı yönünde sürükleyerek sağlayabilirsiniz.

Video tarafında da Samsung Galaxy S9+, amiral gemisi niteliğinde bir telefondan beklenen marifetleri sergiliyor. Üstelik daha da ötesine geçiyor. Saniyede 60 kare hızında, 4K çözünürlükte video kaydı yapabilirsiniz. Ancak bu kayıtlar 5 dakika ile sınırlı tutuluyor. Oldukça keskin ve net görüntülerin yakalandığı bu çekim modunda doğallık derecesi de yüksek. Ne yazık ki, optik görüntü sabitleme ve otomatik odak bulunmuyor. Bunun dışında 4K/30fps, 1080p/60fps, 1080p/30fps ve daha düşük kalitelerde, çerçeve hızlarında çekim modlarını da görüyoruz. Bu modlarda optik görüntü sabitleme ve otomatik odak kullanılabiliyor. İki kameranın da optik görüntü sabitleme özelliğine sahip olması sayesinde yakınlaştırma yapıldığında görüntüdeki titremelerin ve hareketlerin etkisi azaltılıyor, daha durağan çekimler elde ediliyor. Bu arada Samsung, normal hızdaki videoları HEVC formatında da çekebiliyor. Kaliteyi bozmadan daha fazla oranda sıkıştırma yapan bu mod sayesinde depolama alanından tasarruf edebilirsiniz.

Tabii ki, Samsung Galaxy S9 ve S9+’ın en fazla öne çıkan video özelliği Süper Ağır Çekim özelliği oluyor. Samsung’un lansmanda da üzerinde durduğu bu özellik Sony’nin ilk kez Xperia XZ Premium modelinde gördüğümüz süper ağır çekim özelliği gibi çalışıyor. Saniyede 960 kare hızında çekim yapılıyor, böylelikle hareketli nesnelerin veya kişilerin hareketleri daha detaylı biçimde yakalanabiliyor. Sonuçta ortaya etkileyici ağır çekim görüntüler çıkıyor, ancak çözünürlük 720p ile sınırlı kalınca çözünürlük açısından pek tatmin edici olmuyor. Aynı zamanda Süper Ağır Çekim modu düşük ışıklı ortamlarda da ideal sonuçlar vermiyor.

Süper Ağır Çekim videolarda iki farklı şekilde hareketin kaydını yapabilirsiniz. İsterseniz çekime başlayabilir ve ekrandaki ağır çekim tuşuna basarak çekeceğiniz anı kendiniz belirleyebilirsiniz. Ya da otomatik hareket tanımlama özelliğini kullanabilir, hareketin meydana geleceği alanı işaretleyerek bu alanda hareketin başlamasını bekleyebilirsiniz. Siz çekime başladıktan sonra, belirlediğiniz alanda hareket başlayınca, süper ağır çekim kaydı da gerçekleştirilecektir. İkinci yöntem çok daha kullanışlı gibi görünüyor, ancak yaptığımız birçok denemede ağır çekimin istediğimiz anda otomatik olarak başlatılmasını beceremedik. Bu nedenle genel olarak tercihimiz ilk yöntem, yani elle çekim başlatmak oldu. Süper Ağır Çekim modunun dışında, saniyede 240 kare hızda 1080p Full HD ağır çekim kaydı da yapılabiliyor. Süper Ağır Çekim moduyla yapılan çekimlerden otomatik olarak klipler oluşturuluyor. Bu kliplerin altına fon müziği de yerleştiriliyor.

Galaxy S9+ inceleme: Sonuç

samsung galaxy s9 plus inceleme

Samsung Galaxy S9 ve S9+, geçen yılın telefonlarının üstüne küçük, ancak önemli parçalar ekleyen güncellemeler niteliğini taşıyor. Tasarım anlamında değişiklik bekleyenler hayal kırıklığına uğramış olabilir, ancak yapılan küçük dokunuşlar S9+’ın daha rahat kullanımına katkıda bulunuyor. Parmak izi okuyucusunun daha alta alınması bunların başında geliyor. Büyük ekranlı bir telefon olsa da, Galaxy S9+’ı kullanmak o kadar da zor ve zahmetli değil. Ekran yine beklediğimiz gibi; canlı, parlak ve hayran bırakan görüntüler sunuyor. İşlemci de bir amiral gemisi telefona yakışır performansı sunuyor. Pilinin de normal yoğunluklu kullanımda sabahtan akşama bir günü rahat biçimde çıkardığını görüyoruz. Bu da çoğu kullanıcı için yeterli olacaktır. Hızlı şarj ve kablosuz şarj destekleri de pil tarafında önemli artılar arasında bulunuyor.

Kamera, Samsung’un üstünde en çok durduğu unsur olmuştu. Doğrusunu söylemek gerekirse, Galaxy S9 veya S9+’ı kameraları için alanlar, hayal kırıklığı yaşamaz. Hemen her ortamda kendilerini tatmin edecek, gönül rahatlığıyla sosyal medya ortamlarında paylaşacakları fotoğrafları çekeceklerdir. Ayrıca özel günlerinde veya önemli olaylarda çekim yapmak için de telefonlarını rahatlıkla kullanabilirler. AR Emoji veya Süper Ağır Çekim gibi özellikler, bulunduğunuz ortamlarda dikkatleri üstünüze çekmenizi sağlayabilir, ancak her ikisinin de biraz daha gelişmeye ihtiyacı var.

Samsung Galaxy S9+ veya S9 arasında kararsız kalanlar için önerimiz biraz daha bütçe ayırıp S9+ satın almaları olacaktır. İki kameranın varlığı, kameradan daha fazlasını almanızı sağlayacaktır. Öte yandan daha fazla RAM sayesinde özellikle uygulama kullanımı ve çoklu görev tarafında performansın daha iyi olmasını bekleyebiliriz. Bunların ötesinde, büyük ekran sayesinde film izlemek, internette gezinmek daha da verimli ve eğlenceli olacaktır. Zaten ince bir ekran çerçevesi olduğu için, 6.2 inç gibi, normalde “devasa boyutlarda” diye nitelendirdiğimiz ekrana sahip bir telefonu kullanmak çok zahmetli olmuyor.

Eğer büyük ekranlı bir telefon istiyorsanız, bütçeniz de elverişliyse, Samsung Galaxy S9+ değerlendirme listenizin en başlarında yer alacak bir model rahatlıkla olabilir.