Samsung’un 20 Şubat’ta gerçekleştirdiği Galaxy S10 serisi lansmanı oldukça dolu bir şekilde geçmişti. Normalde Galaxy S serisi altında iki farklı model görmeye alışmışken, Güney Koreli şirket bu yıl bir sürpriz yapmış, dört farklı modelle karşımıza çıkmıştı. Bunlardan 5G destekli olan Galaxy S10 dışında kalan diğerleri; Galaxy S10+, Galaxy S10 ve Galaxy S10e birkaç haftadır Türkiye’de satılıyor. Daha önce Galaxy S10e inceleme yazısı ile Galaxy S10 ailesinin daha küçük ekranlı ve düşük fiyatlı giriş seviyesi modelini detaylarıyla anlatmıştık. Şimdi sırada Galaxy S10+ var. Elimize normale göre biraz daha geç geldiği için, bu inceleme yazısı ve videosu da gecikti, ancak felsefemiz “geç olsun, güç olmasın”. Galaxy S10+ inceleme yazısında, Türkiye’de satılan Galaxy S10 ailesinin en büyük ekranlı ve pahalı üyesinin detaylarını aktarıyor, yorumlarımızı sıralıyoruz.
[wp-review id=”199999″]
Galaxy S10+ inceleme: Tasarım
Galaxy S10+, son yılların üst sınıf akıllı telefonlarının ortak tasarım dili olan cam ve metali sürdürüyor. Tasarım çizgisi olarak da Galaxy S9 serisinin izinden gidiyor. Yine de, daha Galaxy S10 serisini ilk kez gördüğümüzde, bu telefonların sahip olduğu havanın ve verdiği hissin seleflerinden daha üst seviyede olduğunu düşünmüştük. Galaxy S10+’ı kullanmaya başladıktan sonra bu düşüncemiz biraz daha kuvvetlendi. Bu telefon Note 9 ve S9+ gibi, geçen yıl deneyimlediğimiz akıllı telefonlardan daha farklı, daha değerli bir telefon olduğu hissini kullanıcıya veriyor.
Galaxy S10+, 157.6 x 74.1 x 7.8 mm’lik boyutlara ve 175 gr. ağırlığa sahip. Geçen yılın amiral gemisi S9+’tan daha hafif, ince ve kısa. Bununla birlikte ondan biraz daha enlice. Sonuç olarak Galaxy S10+’ı cepte taşımak, elde tutup kullanmak çok zahmetli değil. Üstelik büyük ekranlı bir telefon olsa bile, ince profili ve normale göre düşük yüzey alanı sayesinde tek elle kullanım da çok zahmetli sayılmaz. Cam yüzeyin sürtünmesi de seleflerinde olduğu gibi fena sayılmaz. Bu da tek elle kullanırken telefonun elinizden kayıp gitmesini önleyecektir.
Samsung, çentikten uzun zaman boyunca uzak durmuştu. Bu yıla kadar gördüğümüz amiral gemisi Samsung telefonlarında çentiğin var olmamasına karşın ön yüzün büyük bölümüne yayılmış ekranlar görürdük. Ancak Samsung da artık zamanın gereksinimlerine karşı koyamıyor. S10 ailesinin tüm üyelerinde delikli ekranlar görüyoruz. Galaxy S10+’ta çift ön kamera olduğu için, sağ üst köşedeki kamera deliği biraz daha geniş. Samsung, sağ üst köşeye doğru kararan duvar kağıtlarıyla deliği gizlemeyi başarıyor. Üstelik kamera deliğiyle bütünleşen birçok farklı duvar kağıdı seçeneği de göze hoş gelen görünüm oluşturuyor.
Deliğin varlığı ekranın biraz daha sınırlara doğru genişlemesini sağlıyor. Ekranın alt ve üst kısmında çok dar alanlar var. Üst kısımda sadece ahize hoparlörünü görüyoruz. Burada aynı zamanda cihazın hoparlörlerinden bir tanesi var. Ekranın altında kalan alanda ise herhangi bir unsur göze çarpmıyor. Ekran, telefonun iki uzun kenarına doğru kavis yaparak kenardan kenara görünüm oluşturuyor. Köşelerde de cihazın gövdesinin köşelerine uyum göstererek epey yuvarlatılmış bir görünüm alıyor. Tüm bu unsurlar Galaxy S10+’ı daha şık ve çekici hâle getiriyor. Ancak kavisli ekran, özellikle tek elle kullanımda ara sıra yanlış dokunuşlara ve komutlara neden olabiliyor.
Bu arada Samsung, Galaxy S10+’u için ekran koruyucu film satın almaya niyetli olanları için daha en baştan masraftan kurtarıyor. Çünkü telefonun ekranında koruyucu film yapıştırılmış biçimde geliyor. Filmin muntazam uygulandığı söylenemez, yine de ekranı çizilmelere karşı belli seviyede koruyor. Ancak bir süre sonra bu filmin üstün de dikkat çekici çizikler ve aşınmalar görebilirsiniz. Bir süre sonra filmi değiştirme ihtiyacı hissetmeniz kaçınılmaz olacaktır.
Kenarları çevreleyen metal çerçeve, iki uzun kenarda biraz daha ince bir görünüm olarak telefonun normalden daha ince görünüyormuş hissi yaratmasını sağlıyor. Arkadaki cam panel de ön yüzle simetrik bir görünüm oluşturarak kenardaki çerçeveyle buluşuyor. Alt kenarda USB-C portu, mikrofon ve hoparlör var. 3.5mm kulaklık jakını görmek de birçok kullanıcıyı memnun edecektir. Üst kenarda ikinci mikrofon ile nanoSIM ve microSD kart tepsisini görüyoruz.
Sol kenarda ses tuşları ve artık üst sınıf Samsung telefonlarında görmeye aşina olduğumuz Bixby düğmesi var. Güç butonu ise sağ kenarda yer alıyor. Aslında güç butonu ve ses tuşları biraz daha aşağı konumlandırılsa daha iyi olurdu. Böylelikle S10+’ı doğal biçimde, yani avuç içiniz cihazın alt kısmına denk gelecek şekilde tuttuğunuzda bu tuşlara telefonu elinizde hareket ettirmeden erişmeniz mümkün olurdu. Bu hâliyle tuşlara erişmek için akıllı telefonu avuç içinde hareket ettirmelisiniz.
Arka tarafta ise üç adet kamera var. Huawei’nin en son Huawei P30 Pro’da dört arka kameraya yer verdiğini görüyoruz. Samsung da Galaxy S10 5G ile dört arka kamera akımına cevap veriyor. Ancak o model Türkiye’de yok. Galaxy S10+ sahiplerinin üç arka kamera ile yetinmeleri gerekiyor. Kameralar yatay eksende sıralanıyor. Bu üçlünün yanında LED flaş ve kalp hızı ölçer bulunuyor. Galaxy S10+’ın öncesindeki amiral gemisi telefonlarda arkada parmak izi okuyucusunu görmeye alışmıştık. Hatta bu kimlik doğrulama biriminin yeri de epey tartışma konusu olmuştu. Galaxy S10+’ta parmak izi okuyucusu ekrana taşındığı için arka taraf, dışa doğru hafif çıkıntı yapan kamera grubu ve Samsung logosu dışında temiz görünüyor. Bu arada elimizdeki beyaz renkli modelin Galaxy S10+’ı siyah renge göre daha çekici ve havalı gösterdiğini belirtmemiz gerekiyor.
Galaxy S10+ inceleme: Donanım ve Performans
Samsung, Galaxy S10 ailesi ile birlikte ekranda sadece şekil bakımından değil, teknoloji bakımından da birtakım değişiklikler yapıyor. Ekranın sağ üst köşesinde yer alan kamera deliğinden yukarıda bahsetmiştik. Bu, değişikliklerin sadece bir tanesi. Samsung, Dynamic AMOLED adını verdiği bir teknoloji kullanıyor. Güney Koreli şirketin şimdiye kadar gördüğümüz amiral gemisi telefonlarında gördüğümüz Super AMOLED ekranları hem parlaklık hem de renk canlılığı bakımından beğenirdik. Dynamic AMOLED ekran çıtayı daha da yükseğe taşıyor.
Dinamik renk tonu haritalandırması sayesinde parlaklık artırılıyor ve daha geniş bir renk desteği sunuluyor. Bunun yanı sıra Samsung, mavi ışık filtresini de sunuyor. Böylelikle özellikle gece vakitlerinde S10+’ı kullandığınızda gözlerinizin daha az yorulmasını mümkün kılabilirsiniz. Bunun dışında Samsung Galaxy S10+’ın ekranının parlaklığı 600 nit seviyesinin üstüne çıkıyor. Bu da ekranı sadece parlak ışık altında bile rahat görünür kılmıyor, aynı zamanda HDR içerikler için de elverişli bir ortam hâline getiriyor. Galaxy S10+’ın ekranı HDR10+ desteğiyle birlikte çıtayı biraz daha yükseltiyor. Bu da telefonla çekebileceğiniz HDR10+ videoları ekranda hakkıyla izleyebileceğiniz anlamına geliyor.
6.4 inçlik köşeden köşeye uzunluğa sahip olan ekran, 1440 x 3840 piksel çözünürlükle, 522 ppi gibi epey yüksek bir piksel yoğunluğu sunuyor. Ancak telefonun ekran çözünürlüğü başlangıçta Full HD+ seviyesinde ayarlanmış olarak geliyor. Yüksek çözünürlüklü videolarda ise otomatik olarak maksimum çözünürlüğe geçiliyor. Ekran ayarları içinden, arzu ettiğiniz takdirde maksimum çözünürlüğe çıkarabilirsiniz. Böylelikle sadece videolarda değil, diğer uygulamalarda ve kullanıcı arayüzünde de en yüksek çözünürlükten yararlanabilirsiniz. Aslına bakılırsa, pil tasarrufu için ilk ayarlandığı gibi bırakmanız da doğru bir seçim olabilir. Çünkü optimum göz uzaklığında aradaki farkı algılamak çok kolay sayılmaz.
Ekranın sağ üst köşesinde bulunan delik, S10 ve S10e’dekine göre daha büyük olsa da, çoğu zaman göz tırmalamadı. Tam ekranda YouTube videolarını izlerken bile bizim için sorun olmadı, çünkü delik alanı çentiğe göre daha küçük, üstelik dikkat genellikle orta alana yoğunlaştığı için deliğin bulunduğu alan pek dikkat çekmiyor. Deliği TV kanallarında görmeye alıştığımız logolara benzetebilirsiniz. Netflix ise deliğin başladığı alanı sınır kabul ederek buna göre ayarlanmış bir görüntü alanı oluşturuyor. Diğer bir deyişle delik video alanına etki etmiyor.
Ses kalitesi açısından da S10+, sahiplerini fazlasıyla tatmin edecektir. Bir alt kenarda, diğeri de ahize ızgarasında olmak üzere iki tane dahili hoparlör bulunuyor. Bu hoparlörlerin sunduğu stereo ses efekti belki iPhone XS ve XS Max’teki kadar dengeli seviyede değil. Yine de, stereo ses etkisinin hissedilir derecede olduğunu söyleyebiliriz. Ses çıkış şiddeti yüksek, bas ve tiz açısından dengeli. YouTube veya Netflix’te video izlerken başka bir hoparlöre ihtiyaç hissetmezsiniz. Kutudan çıkan kulaklık da daha önce Galaxy S8, Note 8, S9 ve Note 9’da gördüğümüz gibi, AKG marka kulaklıklar. Beyaz renkli model olduğu için kulaklık da bu renge uyum gösteriyor. Kulaklıklar baslar bakımından doyurucu, aynı zamanda kulak kanalına tamamen oturması da dış ortamdan izole olmanızı sağlıyor. 3.5mm kulaklık jakının olması memnun edici. Bu sayede Bluetooth kulaklıklara veya adaptöre muhtaç değilsiniz. Kulaklık kanalının ses çıkış şiddeti de ortalamanın üstünde. Denediğimiz kulaklıklarla iyi sonuçlar elde ettik.
Türkiye’de satılan Galaxy S10+’larda Samsung’un 8nm tabanlı Exynos 9820 Octa işlemcisi var. Halbuki bazı ülkelerde 7nm tabanlı Snapdragon 855 işlemcinin sunulduğunu biliyoruz. Aradaki mimari farkı belki güç tüketimi bakımından Qualcomm’un işlemcisine avantaj sağlayabilir, ancak benchmark testlerinden gördüğümüz kadarıyla, her iki işlemcili modeller arasında çok fazla fark yok. AnTuTu ve GeekBench 4 testlerimizde de Galaxy S10+, en başa oynayan telefonlardan biri olduğunu gösteriyor.
Elimizdeki modelde 8 GB RAM ve 128 GB dahili hafıza var. Aynı zamanda microSD kart yuvası da depolama alanını 512 GB’ye kadar kapasiteye sahip bellek kartlarıyla artırmaya izin veriyor. Galaxy S10+, beklediğimiz gibi bir amiral gemisi telefona yakışır performans sunuyor. Cihazın kullanıcı arayüzünde ve menülerinde akıcı biçimde geziliyor, oyunlar ve uygulamalar hızlıca açılıyor. Kullandığımız süre boyunca telefonun kilitlendiğine veya yeniden başladığına da neredeyse hiç tanık olmadık. Isınma konusunda da Galaxy S10+ makul sınırlar içinde kalan, aşırı ısınmayan bir cihaz. Kısacası, performans açısından Galaxy S10+ sizi hayal kırıklığına uğratmayacaktır.
Galaxy S10+ ince ve nispeten küçük gövdesine rağmen 4100 mAh gibi ortalamanın üstü kapasiteye sahip bir pili barındırmasını biliyor. Bu pil, Galaxy S10+’ın normal yoğunluklu bir kullanımda bir günü rahatlıkla çıkarmasına izin veriyor. Çoğu zaman tek bir şarj ile 1.5-2 gün arasında çalışma imkanı bulduğumuzu söylememiz gerekiyor. Eğer oyun oynama veya video izleme gibi işleri sıklıkla gerçekleştiriyorsanız, bu yoğunluğa rağmen Galaxy S10+’ın sabahtan akşama bir günü tek bir şarjla çıkarmanıza izin vereceğini söyleyebiliriz.
Samsung Galaxy S10+ da hızlı şarj özelliğine sahip. Kutudan 18W hızlı şarj adaptörü çıkıyor ve bu adaptörle pil, USB-C portu üzerinden yaklaşık 40 dakikada yüzde 50 civarında bir doluluğa ulaşabiliyor. Bir buçuk saati biraz aşan bir zamanda da tamamen doluyor. Piyasada çok daha kısa sürede yüksek kapasitelere ulaşma imkanı sağlayan hızlı şarj teknolojilerini barındıran akıllı telefonlar var. Buna rağmen Galaxy S10+’ın hızlı şarj desteğinin de yeterli olduğunu söyleyebiliriz.
Tabii ki, kablosuz şarj desteği de var. Üstelik 15W ile daha hızlı kablosuz şarj imkanı sunuluyor. Bundan yararlanmak için bu güç çıkışını destekleyen bir kablosuz şarj aksesuarına ihtiyacınız var. Bunun dışında Qi kablosuz şarj destekli herhangi bir aksesuarla da S10+’ı şarj edebilirsiniz. Kablosuz şarj kablolu şarj kadar hızlı olmasa da, pratik olması bakımından tercih ediliyor. Üstelik Galaxy S10+’ta da, ilk kez Huawei Mate 20 Pro modelinde gördüğümüz ters kablosuz şarj özelliği var.
Samsung’un Wireless PowerShare olarak adlandırdığı özellik sayesinde Qi kablosuz şarj standardını destekleyen akıllı telefon veya aksesuarları S10+ ile şarj edebilirsiniz. Bir iPhone Xs Max, bir Huawei P30 Pro veya Galaxy Watch Active akıllı saat… Ya da Samsung Galaxy Buds veya Apple AirPods 2… Tüm bunları Galaxy S10+ ile kablosuz olarak şarj edebilirsiniz. Kablosuz şarj işlemi çok hızlı sayılmaz, ancak yanınızdaki cihazın pili azaldığında hayat kurtarıcı olabiliyor. Telefondan daha çok saat veya kulaklık kutusu gibi aksesuarların şarj edilmesi için Wireless PowerShare kullanışlı oluyor.
Üstelik Galaxy S10+’ı kabloyla şarj ederken bile, diğer cihazı S10+ aracılığıyla kablosuz olarak şarj edebilirsiniz. Yani, S10+ bir kablosuz şarj matı gibi de işleyebiliyor ki, bu da kulağa epey hoş geliyor. Samsung, Wireless PowerShare güç paylaşımı özelliğinin kolaylıkla etkinleştirilmesi için Hızlı Ayarlar içine bir kontrol de yerleştirmiş. Bu da Huawei’nin Mate 20 Pro ve P30 Pro modellerindeki gibi, Pil ayarları içine girip söz konusu ayarı etkinleştirme zahmetinden kurtarıyor.
Galaxy S10+ inceleme: Yazılım
Galaxy S10+’ta da Android 9 Pie yüklü olarak geliyor. Bunun üstünde de Samsung’un yeni kullanıcı arayüzü One UI bulunuyor. One UI kullanıcı arayüzü önceki Samsung arayüzlerine göre daha düzenli ve kullanıcı dostu bir deneyim sunuyor. Özellikle tek elle kullanımda işleri kolaylaştırdığının söyleyebiliriz. Uygulama ikonları ve kullanıcı arayüzündeki yazıların boyutu varsayılan olarak büyük şekilde ayarlanmış. Bu ayar fazlasıyla memnun edici, hem gözler rahat ediyor hem de telefon rahatlıkla kontrol ediliyor.
Bildirim tepsisinde Hızlı ayarlar biraz daha ön plana çıkarılmış. Bu ayarları tam sayfa açıyorsunuz ve her bir kontrol parmaklarınızla kolaylıkla kontrol edilebilecek biçimde tasarlanmış. Üstelik Wireless PowerShare ve Mavi Işık Filtresi gibi pratik kontroller de Hızlı ayarlar içinde yer alıyor.
Ekranın alt kısmında sanal navigasyon kontrolleri mevcut. Bunların sırasını genellikle Geri kontrolü en sola gelecek biçimde değiştirmeyi seviyoruz. Bu arada navigasyon çubuğuyla ekranın alt kısmını harcamak istemeyenler için elle gezinti kontrolleri de var. Bu kontroller navigasyon tuşlarının birer yansıması gibi, Huawei’nin veya Xiaomi’nin, ya da Google’ın Android’e Q sürümü ile birlikte getireceği elle gezinti kontrolleri kadar pratik değil. Bu nedenle Galaxy S10+’ı kullandığımız süre boyunca navigasyon çubuğunu ekranın altında tutmayı sürdürdük.
Uygulama çekmecesini sevenler, telefonu kurup kullanmaya başladıklarında bunu karşılarında bulacaktır. Eğer isterseniz sadece Ana ekran panellerinin bulunduğu stili de tercih edebilirsiniz. Bixby Home portalı, Ana ekranın solundaki panelde kullanıcıları bekliyor. Bixby Home, farklı uygulamalardan verileri, bilgileri ve haberleri göstermesiyle kullanışlı bir bölüm gibi görünüyor. Ne var ki, S10+’ı deneyimlediğimiz süre boyunca elimizin Bixby Home’a fazla gitmediğini söylememiz gerekiyor.
Sol kenarda yer alan Bixby tuşu için de durum bu şekilde. Bixby Voice sesli asistana erişim var, ancak bu asistan hâlâ Türkçe konuşup anlamıyor. Bu nedenle asistanın kullanımı da kısıtlanıyor. Yine de, İngilizce biliyorsanız, alarm kurulumu ve benzeri basit komutları Bixby Voice ile gerçekleştirebilirsiniz. Neyse ki Samsung, şimdi Bixby tuşuna favori uygulama veya işleve kolay erişim fırsatı veriyor. Hazırladığımız özel video ile, Bixby tuşunun nasıl özelleştirileceğini anlatmıştık.
Galaxy S10+, biyometrik kimlik doğrulama yöntemi tarafında Samsung için bir ilki de barındırıyor. Güney Koreli şirket de, ekrana yerleşik parmak izi okuyucusuna geçiş yaptı. Ultrasonik parmak izi okuyucusu kullanılıyor. Bunun diğer üreticilerin kullandığı iki boyutlu taramaya nazaran daha güçlü olduğu söyleniyor. Parmak izi okuyucusu hızlı çalışıyor, ekran kapalı olsa bile sensörün bulunduğu noktaya parmağınızı hafifçe bastırdığınızda çalışıyor. Ne var ki, ara sıra parmak izimizi sensöre okutma konusunda sıkıntı yaşadık. Bu durumda ise imdadımıza yüz tanıma yetişti.
Galaxy S10+’ın öncesindeki amiral gemisi telefonlarda iris tarama vardı. Ayrıca yüz tanıma ile birlikte kullanıldığı akıllı tarama özelliği de mevcuttu. Şimdi yüz tanıma ile Samsung, daha pratik ve kullanışlı, ancak güvenlik seviyesi de bir o kadar daha düşük durumda olan bir kimlik doğrulama yöntemini kullanıyor. Yüz tanıma çok hızlı ve çoğu durumda ekran kilidini açmak için bu yöntemi tercih ettik. Eğer sizin için güvenlik rahatlıktan daha önemliyse, o hâlde yüz tanımayı kapalı tutun. Rahatlık tercihiniz ise, o hâlde yüz tanımayı veya her ikisini de kurmanızı öneririz.
Galaxy S10+ inceleme: Kamera
Galaxy S10+ barındırdığı toplam 5 kamera ile, Türkiye’de satılan Samsung markalı akıllı telefonlarda gelinen en yüksek noktayı gösteriyor. Samsung, arkada 3 kameraya yer vererek günümüzün modasına uyuyor. Arkada yer alan ana kamera, Note 9’da gördüğümüz ana kamera ile ortak değerleri paylaşıyor. 12 megapiksel çözünürlük, f/1.5-2.4 diyaram açıklık, 26mm geniş açı, optik görüntü sabitleme, dual pixel faz algılamalı otomatik odak gibi özellikleri ana kamerada görüyoruz.
12 megapiksel telefoto kamera da hemen hemen Note 9’u telefoto lensiyle aynı değerleri paylaşıyor. f/2.4 diyafram açıklığı, otomatik odak, optik görüntü sabitleme gibi özellikler sunan bu kamera sayesinde 2 kat optik yakınlaştırma imkanı sunuluyor. Bu ikilinin yanına bir de ultra geniş açılı üçüncü bir lens ekleniyor. Bu üçüncü lens sayesinde 123 derece gibi, insan gözüyle eşdeğer seviyede bir görüş açısı sunuluyor. Böylelikle da daha fazla kişi veya nesnenin kareye girmesi sağlanıyor.
Öndeki kameraların sayısı ise ikiye çıkıyor. Ekrandaki deliğin içine yerleştirilmiş iki kameradan bir tanesi 10 megapiksel, f/1.9, Dual Pixel PDAF gibi özellikleri barındırıyor. İkinci kamera ise 8 megapiksel, f/2.2, derinlik sensörü gibi özelliklere sahip. Derinlik algılama için özel bir donanımın olması selfie fotoğraflarda arka plan ile ön planın ayrıştırılmasının daha verimli biçimde yapılması anlamına geliyor. Zaten Samsung da bunu farklı biçimlerde değerlendiriyor.
Samsung’un akıllı telefonlarında pozlama seviyesi normale göre yüksektir. Bu durum gece vakti dışarıda çekilen fotoğraflarda veya düşük ışıkta yakalanan karelerde normale göre daha aydınlık sonuçların elde edildiği anlamına geliyor. Öte yandan ideal koşullarda ve otomatik ayarlarda çekilen fotoğraflarda renk sıcaklığı biraz daha yükseğe kayar. Ortaya çıkan sonuçlar belki doğallıktan uzaklaşıyor olabilir, ancak estetik açıdan hoş durduğunu ve çektiğiniz fotoğrafları beğeneceğinizi söylememiz gerekiyor. Bu yazdıklarımız Galaxy S10+ için de geçerli.
Galaxy S10+ ile düşük ışıkta ve gece yaptığımız çekimler memnun edici sonuçlar üretiyor. Üstelik bazı kapalı ortamlarda yaptığımız çekimlerin, Galaxy S10+ ile aynı zamanlarda çıkmış amiral gemisi rakipleriyle yaptığımız çekimlere göre daha aydınlık ve detaylı olduğunu da gözlemledik. Bu da Galaxy S10+’ın kamera sistemine yazılan olumlu bir puan oldu. Karanlık ortamda, flaşsız yaptığımız çekimlerde de bulanıklık ve gürültü mevcut olsa da, anlaşılır sonuçlar elde ettik. Kısacası, Galaxy S10+’ın arkasındaki kamera sistemi düşük ışık performansıyla bizden olumlu puan almayı başarıyor.
Telefoto lens ile yakınlaştırma verimli bir şekilde yapılıyor. Sadece manzara çekimlerinde değil, makro çekimi yaparken de telefoto lensin avantajından yararlanabilirsiniz. Makro çekimler de memnun edici sonuçlar veriyor. Nesneye epey yaklaşıp, buna rağmen netlemenin iyi olduğu kareler yakalamanız mümkün olacaktır. Ultra geniş açı lens ise, ışık koşullarının yeterli olduğu ortamlarda gayet net ve parlak çekimler yapmanızı sağlayacaktır. Bu kameranın görüş açısı gerçekten çok geniş, bu nedenle fotoğraf çekerken parmaklarınızın lensin etrafında olmamasına dikkat edin. Aksi takdirde görüntünün bir köşesinde rahatsız edici bir çift parmak göreceksiniz. Ultra geniş açılı lens, düşük diyafram değeri nedeniyle gece çekimlerinde çok iyi performans göstermiyor.
Samsung Galaxy telefonlarından alıştığımız Canlı Odak özelliği de mevcut. Üstelik sadece arka kamera değil, ön kamera da bu özelliği birden fazla kameranın varlığı sayesinde verimli biçimde kullanmaya izin veriyor. Her iki taraftaki kameralarla çekilen fotoğraflarda ön ve arka plan arasındaki sınırlar gayet iyi biçimde çiziliyor. Çekimden sonra arka plan bulanıklığını değiştirebileceğiniz gibi, Samsung’un sunduğu farklı arka plan desenleriyle bulanık arka plan yerine başka efektler ekleyebilir, ortaya ilginç işler çıkarabilirsiniz.
Galaxy S10+’ın Kamera uygulaması daha önce Galaxy S10e inceleme yazısı içinde bahsettiğimiz arayüz ile aynı. Samsung’un One UI kullanıcı arayüzü ile birlikte getirdiği bu kullanıcı arayüzü parmak uçlarıyla dost bir tasarıma sahip. Özellikle üç kamera arasında geçiş gayet pratik biçimde gerçekleştiriliyor. Ekranın bir tarafında her zaman elinizin altında olmasını isteyeceğiniz ayarlar var. Diğer tarafta da çekim modları, çekim tuşu, kamera değiştirme ve galeriye kısayol sıralanmış. Pro modunda DSLR makinelerden bildiğimiz ayarlar mevcutken RAW formatında kayıt imkanı da sunuluyor. Öte yandan daha önceki amiral gemisi Samsung telefonlarından bildiğimiz AR Emoji ve AR filtreleri yine mevcut.
Samsung’un amiral gemisi Galaxy telefonları video kayıt tarafında her zaman güçlüdür. Galaxy S10+ ile birlikte yeteneklerin daha da artırıldığını görüyoruz. Hem ana kamerada hem de telefoto kamerada yer alan optik görüntü sabitleme, görüntülerin durağanlığına büyük katkıda bulunuyor, el titremeleri veya hareketler videoya olumsuz etki etmiyor. Super Steady adı verilen kayıt özelliği ile Samsung, daha iyi görüntü sabitleme imkanı sunarak, özellikle hareket hâlindeyken yapılan çekimlerin daha durağan sonuçlar vermesini sağlıyor. Gerçekten de Samsung Galaxy S10+ ile yaptığımız bazı çekimlerin sanki bir drone ile yapılmış olduğu izlenimini elde ettik. Harekete rağmen durağanlık bazı sahnelerde gerçekten etkiliyor.
HDR formatında kayıt da Galaxy S10+’ın memnun edici video kayıt özellikleri arasında bulunuyor. Hatta HDR10+ video desteği de mevcut. Saniyede 60 kare hızında 4K’ya kadar farklı video çekim seçenekleri mevcut. HEVC gibi yüksek verimli video formatında kayıt seçeneğini etkinleştirebilir, böylelikle çekeceğiniz yüksek çözünürlüklü videoların daha az yer kaplamasının sağlayabilirsiniz. Ortam ses kaydı ise gayet kaliteli biçimde yapılıyor. Ortamda rüzgar uğultusu varsa, bunun videoya yansıması normale göre daha düşük seviyede oluyor. Ön kamera ile 4K video kaydının yapılması da Galaxy S10+’ın dikkat çekici özellikleri arasında bulunuyor. Bu da telefonu video günlük çekenler için daha kullanışlı hâle getiriyor.
Galaxy S10+ inceleme: Sonuç
Galaxy S10+ uzaktan bakıldığında geçen yılın Samsung telefonlarından farklı görünmeyebilir. Ancak hem malzeme kalitesi hem de verdiği his bakımından geçen yıla göre ilerlemeler kaydedildiğini görüyoruz. Samsung, amiral gemisi telefon serisinde delikli ekran ile ilk kez farklı bir görsel deneyim sunuyor. Ekrandaki delik video izlerken veya oyun oynarken çok fazla dikkat dağıtmıyor. Zaten geri kalan arayüzlerde ve uygulamalarda da ekranın geri kalanıyla iyi biçimde anlaşıyor. Belki Galaxy S10+’ı ilk kez kullanmaya başladığınızda sancılı bir süreç geçirebilirsiniz. Ancak kısa sürede alışacağınızı ve Galaxy S10+’un kaliteli ekranından fazlasıyla zevk alacağınızı söyleyebiliriz.
Kaliteli, canlı ve parlak ekran, güçlü stereo ses sistemiyle birleşiyor ve ortaya multimedya içeriği tüketmeyi sevenler için mükemmel bir ortam sunuyor. Parmak izi sensörü ilgi çekici olsa da, pratikteki kullanımı hâlâ ideal değil. Samsung’un yazılım güncellemeleriyle bunu daha iyi hâle getirmesi gerekiyor. Performans bir amiral gemisi telefondan beklediğimiz seviyede. Bir günü rahatlıkla aşan pil performansı yüzünüzü güldürecektir. Kablosuz güç paylaşımı da mutlaka bir yerde işinize yarayacaktır. Bu nedenle bulunması güzel. One UI kullanıcı arayüzü ise, telefonu hem verimli hem de eğlenceli biçimde kullanmaya olanak sağlıyor. Hem arkada hem de önde yer alan kameralar, beklediğimiz derecede sonuçlar üretiyor. Sadece S10+’ın kaliteli ekranında değil, başka cihazlarda görüntülerken de sonuçlar hoşunuza gidecektir.
Galaxy S10+ 5G, şu sıralar bir amiral gemisi Android telefon satın almayı düşünenlerin bakabileceği başlıca seçenekler arasında bulunuyor. Şık tasarımı, üstün malzeme kalitesi, yüksek görsellik sunan ekranı, hızı ve yetenekli kameralarıyla verdiğiniz paranın karşılığını vermeyi başaracaktır.