TeknolojiUlaşım

Trump’ın tarifeleri, Apple ve Tesla’nın Çin bağını tehdit ediyor

tesla apple watch

ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden gündeme getirdiği gümrük tarifeleri, teknoloji ve otomotiv dünyasında yankı buldu. Özellikle Çin’de üretim yapan ABD’li şirketler, bu planlardan doğrudan etkilenebilir. Bu şirketlerin başında ise Apple ve Tesla yer alıyor. Dan Ives’in yatırımcılara gönderdiği analiz raporu, bu iki şirketin tarifeler karşısında en kırılgan yapıya sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Wedbush Securities analisti Dan Ives, Apple’ın üretiminin neredeyse tamamına yakınının Çin’de yapılmasının ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. iPhone gibi yüksek satış hacmine sahip ürünlerin büyük bölümü Çin’de Foxconn tesislerinde üretiliyor. Bu da Apple’ı, olası ek vergiler karşısında maliyet artışına ve kâr kaybına açık hâle getiriyor. Tüm bunların yanında Apple’ın bu üretim bağımlılığını kısa sürede ortadan kaldırması da pek mümkün görünmüyor.

Apple ve Tesla gibi Çin’e üretim açısından bağımlı şirketlerin manevra alanı daralıyor

Analiz notunda Tesla’ya da özel bir yer ayıran Ives, şirketin Çin’deki üretim kapasitesine dikkat çekiyor. Tesla’nın Şanghay’daki Gigafactory’si, firmanın küresel üretim hacminin önemli bir kısmını oluşturuyor. Ne var ki, bu üretim modeli Çin’e olan aşırı bağımlılığı beraberinde getiriyor. ABD ile Çin arasında yeniden yükselen ticaret gerilimi, bu yapıyı finansal anlamda kırılgan hâle getiriyor.

Dan Ives, Apple hisseleri için daha önce belirlediği 325 dolarlık hedef fiyatı 250 dolara indirdi. Bu düşüş, şirketin karşı karşıya olduğu tarifelerin kısa vadeli etkisine değil, yapısal risklere işaret ediyor. Benzer şekilde Tesla için öngörülen hedef fiyat da 550 dolardan 315 dolara geriledi. Her ne kadar bu değer hâlâ Tesla’nın mevcut fiyatının üzerinde olsa da, aradaki fark dikkat çekici.

Tesla’nın yaşadığı sorun yalnızca ticaret savaşlarıyla sınırlı kalmıyor. Elon Musk’ın siyasi duruşu ve sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalar, tüketici nezdinde şirketin marka değerini zayıflatıyor. Bu durum, özellikle ABD ve Avrupa pazarlarında satışlara yansıma potansiyeli taşıyor. Öte yandan, Çinli tüketicilerin BYD gibi yerel markalara yönelmesi de Tesla’nın bu pazardaki rekabetçiliğini azaltıyor.

Ives, bu süreçte Elon Musk’ın daha kapsayıcı ve istikrarlı bir yönetim anlayışı benimsemesinin şart olduğunu belirtiyor. Tesla’nın artık sadece bir otomobil üreticisi değil, aynı zamanda politik kimliğiyle de ön plana çıkan bir marka hâline geldiğini vurguluyor. Bu durumun yatırımcı algısı üzerinde kalıcı etkiler yaratabileceği düşünülüyor. Her şeye rağmen Tesla’nın küresel ölçekteki üretim gücü ve teknolojik altyapısı, hâlâ önemli bir avantaj olarak değerlendiriliyor.

Apple cephesinde ise Çin dışına üretim kaydırma çalışmaları uzun süredir gündemde. Vietnam ve Hindistan’da bazı üretim hatları aktif hâle getirilmiş durumda. Buna rağmen, bu ülkelerdeki üretim kapasitesi hâlâ Çin’in çok gerisinde kalıyor. Bu da Apple’ın kısa vadede tarifelere karşı savunmasız kalmaya devam edeceğini gösteriyor.

ABD’nin seçim dönemine girmesiyle birlikte ticaret politikalarının daha da sertleşme ihtimali bulunuyor. Trump’ın tarifeleri yeniden masaya yatırması, Çin ile ekonomik ilişkileri daha da karmaşık hâle getirebilir. Bu süreç, yalnızca Apple ve Tesla gibi şirketleri değil, tüm küresel tedarik zincirlerini etkileyebilir. Özellikle teknoloji ve otomotiv gibi alanlarda faaliyet gösteren firmalar için bu gelişmeler kritik önem taşıyor.

Tüm bu gelişmeler, Apple ve Tesla gibi devlerin üretim coğrafyasını çeşitlendirme konusunda daha hızlı hareket etmeleri gerektiğini gösteriyor. Çin’e olan bu yüksek bağımlılık, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir risk unsuru hâline gelmiş durumda. Şirketlerin bu yeni döneme nasıl adapte olacağı, önümüzdeki yıllarda sektördeki dengeleri doğrudan etkileyebilir. Özellikle küresel üretim stratejilerinin yeniden şekillendiği bir döneme girildiği görülüyor.