Avrupa Birliği’nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi’nden yapılan son açıklamaya göre, 2024 yılı dünya genelinde bugüne kadar kaydedilmiş en sıcak yıl olarak tarihe geçmeye aday. Artan küresel sıcaklıklar, fosil yakıtlardan kaynaklanan sera gazı emisyonları ile birleşince, dünya genelinde aşırı hava olaylarının daha sık ve şiddetli bir biçimde yaşanmasına neden oluyor. Bu yılın ilk yarısında Kuzey Yarımküre’de kaydedilen rekor sıcaklıklar, Paris İklim Anlaşması’nın küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin yalnızca 1,5 ila 2 santigrat derece üzerine çıkarmak gibi hedeflerini zorluyor. Eğer bu eğilim devam ederse, dünya geri dönülemez iklim değişikliği etkileriyle karşı karşıya kalabilir.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, küresel iklim krizinin geldiği noktaya dikkat çekerek, “İnsanlık gezegeni yakıyor ve bedelini ödüyor” şeklinde konuştu. Guterres’in bu çarpıcı açıklaması, fosil yakıt tüketiminden kaynaklanan karbon emisyonlarının azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin aciliyetini bir kez daha gözler önüne seriyor. Küresel sıcaklıklar artmaya devam ettikçe, dünya genelinde orman yangınları, aşırı sıcak hava dalgaları, su kaynaklarının azalması ve iklim göçleri gibi ciddi sonuçlarla karşılaşılıyor.
Aşırı sıcaklıklar dünya genelinde krize yol açıyor
2024 yazında, Suudi Arabistan’da gerçekleşen hac döneminde yaşanan yüksek sıcaklıklar, 1.300’den fazla hacının hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu trajik olay, özellikle Kuzey Yarımküre’nin tarihinin en sıcak yazını yaşadığı bir dönemde gerçekleşti. Copernicus İklim Değişikliği Servisi’nin verilerine göre, 1940’tan bu yana yapılan ölçümler sonucunda bu yazın son 2.000 yılın en sıcak yazı olduğu belirtiliyor. Antik ağaç halkaları gibi doğal iklim göstergelerinden yararlanılarak yapılan çalışmalar da, yaz sıcaklıklarının modern dönemde alışılmadık seviyelere ulaştığını ortaya koyuyor.
Paris İklim Anlaşması, küresel ısınmanın sanayi öncesi seviyelerin 1,5 ila 2 santigrat derece üzerine çıkmamasını hedeflerken, 2024’te bu sınırın aşılması olasılığı, iklim değişikliğine karşı alınacak tedbirlerin yeterliliğini sorgulatıyor. Küresel sıcaklık artışının mevcut eğilimini koruması halinde, dünyadaki iklim dengesi giderek bozulabilir. Bu durum, tarım ve su kaynaklarının yönetiminden sağlık sistemlerine kadar geniş bir yelpazede insan yaşamını olumsuz etkileyebilir.
Öte yandan, 2024 yılında ülkeler Paris İklim Anlaşması kapsamındaki ulusal iklim planlarını güncelleyerek, sera gazı emisyonlarını azaltma taahhütlerini yeniden belirlemek durumundalar. Ancak bu güncellemeler yapılırken, ABD gibi dünya genelinde en büyük tarihsel karbon dioksit emisyonuna sahip ülkelerin tutumu kritik bir rol oynuyor. Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen ABD başkanlık seçimleri ise bu noktada bir belirsizlik oluşturuyor. Yeni yönetim, iklim değişikliği politikalarında radikal bir değişiklik yapma sinyalleri vermezken, Paris Anlaşması’ndan çekilme olasılığı, uluslararası iklim müzakerelerini olumsuz etkileyebilir.
İklim Zirvesi ve geleceğe yönelik kararlar
Önümüzdeki hafta Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP29), iklim politikalarının geleceği açısından önemli bir platform olacak. Bu zirvede, ülkelerin karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik hedefleri güncellemesi ve daha etkin önlemler alması bekleniyor. Buna ek olarak, sera gazı emisyonlarının azaltılması konusunda daha sıkı tedbirler almak üzere çeşitli ülkelerden temsilciler bir araya gelecek. Ancak, ABD gibi güçlü ekonomilerin aktif bir katılım göstermemesi halinde, bu hedeflerin gerçekleşme olasılığı düşük görünüyor.
İklim değişikliği ile mücadelede, özellikle fosil yakıt tüketiminin azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş hızının artırılması büyük önem taşıyor. Bu kapsamda, karbon emisyonlarının dünya genelinde kademeli olarak düşürülmesi ve enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik rol oynuyor. Paris Anlaşması’nın bu hedefleri başarabilmesi için, dünya genelinde ülkelerin iklim politikalarını daha katı bir şekilde uygulaması ve yeni hedeflerle desteklemesi gerekiyor. Aksi halde, iklim değişikliğinin olumsuz etkileri yalnızca bugünü değil, gelecek nesilleri de etkileyerek insanlık tarihinin en büyük krizlerinden birini doğurabilir.